bayan is. 1. Kadınların ad veya soyadlarının önüne getirilen saygı sözü:
Bayan İnci. 2. Kadın:
Bir bayan geldi. 3. Eş, karı:
"Süleyman Bolluk da bayanın sımsıkı koluna girmişti." -H. E. Adıvar. 4.
ünl. Kadınlara bir seslenme sözü:
Bayan! Kimi aradınız? eş is. 1. Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzeri:
"Çorabın öbür eşini yerden almak için sol ayağını uzatıyordun." -Ö. Seyfettin. 2. Karı kocadan her biri, hayat arkadaşı, refik, refika:
"Kadın diye eşini bellemiş, dürüst, aile babası bir adamdır." -Z. Selimoğlu. 3. Birlikte yaşayan dişi ve erkek hayvandan her biri:
Güvercin eşini arıyor. 4. İkişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda, ortak oynayan iki kişiden her birinin öbürüne göre durumu, partner:
Briçte kuvvetli bir eş seçti. 5.
hlk. Kuma, ortak. 6.
hlk. Arkadaş. 7.
hlk. Döl eşi.
hanım is. 1. Kız ve kadınlara verilen unvan, bayan:
Ülker Hanım. 2. Kadın, eş:
"Yarın bizim hanımı çarşıya yollatır, aldırtırım gerekenleri." -A. Kulin. 3. Toplumsal durumu, varlığı iyi olan, hizmetinde bulunulan kadın:
"Becerikli hâliyle Zeynep'e ve hanımına ait bütün işleri elinin içine almıştı." -H. E. Adıvar. 4.
sf. Kadınlığın bütün iyi niteliklerini taşıyan:
Hanım kadın. Hanım kız. kadın is. 1. Erişkin dişi insan, zen erkek veya adam karşıtı:
"Yanlarında, kendileriyle ahbaplık edecek dostlar, hizmetlerine koşacak kadınlar veya erkekler görmek isterler." -A. Ş. Hisar. 2. Evlenmiş kız. 3.
sf. Analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri olan. 4.
mec. Hizmetçi bayan. 5.
esk. Bayan:
"Hintli kadın, toplantıyı renklendirmek için herkesin kendisine bazı şeyler sormasını teklif ediyordu." -B. Felek.
zevce is. esk. Karı:
"Zevcesinden aldığı yüz kızartıcı mektuplar alenen nasıl okunur ve neler anlatılır?" -N. F. Kısakürek.