ait sf. (a:it) İlgilendiren, ilişkin, ilişik, ilgili.
bağlılık is. 1. Bağlı olma durumu, merbutiyet:
"Babama olan bağlılığımdan ziyade, anneme duyduğum kızgınlıktan yaptım bunu." -E. Şafak. 2. Birine karşı, sevgi, saygı ile yakınlık duyma ve gösterme, sadakat:
"Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz." -Anayasa. 3.
biy. Bağlılaşım.
ek is. 1. Bir şeyin eksiğini tamamlamak için ona katılan parça:
Yazının ekleri. 2. Bir gazete veya derginin günlük yayımından ayrı ve ücretsiz olarak verdiği parça, ilave:
Gazetenin haftalık sanat ve edebiyat eki. 3. Sonradan katılan, dikilen, yapıştırılan parçanın belli olan yeri. 4. İki borunun birbirine birleştirildiği yer. 5.
sf. Eklenmiş, katılmış:
"Okul müdürüyken, okulun ek inşaatında hamallarla birlikte çalışmış." -H. Taner. 6.
db. Kelime türetmek veya kelimenin görevini belirtmek için kullanılan şekil verici ses veya sesler, lahika.
ilgi is. 1. İki şey arasında bulunan herhangi bir bağlılık, ilişki, alaka, taalluk, aidiyet. 2.
kim. Kimyasal şartlar eş veya birbirine çok yakın olduğunda ögelerin birbirleriyle birleşmede gösterdiği seçicilik. 3.
ruh b. Dikkati öncelikle belirli bir şey üzerinde toplama eğilimi. 4.
ruh b. Belirli bir olay veya etkinliğe yakınlık duyma, ondan hoşlanma ve ona öncelik tanıma:
"Sesimi duyan Ayça da geliyor yanıma, kardeşinin tersine ilgiyle sokuluyor bana." -A. Ümit.
ilişki is. 1. İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas:
"Arkadaşlık ve dostluk şeklinde bile bir ilişki aramadığını kesinlikle anlatacaktı." -H. E. Adıvar. 2. Bağlantı, temas:
Kar yağınca köylerle ilişki kesildi. ilişkin sf. İlgisi, ilişiği olan, bağlı, ilgili, ait, merbut, müteallik:
"Dikkatle yüzüne bakıyorum ama beni suçladığına ilişkin hiçbir belirti göremiyorum." -A. Ümit.
merbut sf. 1. Bağlı, bağlanmış:
"Kulaklarında yekdiğerine beyaz ibrişimle merbut pırlanta, ufak menekşe abdest küpeleri..." -H. R. Gürpınar. 2. İlişik, ilişkin.
münasebet is. (müna:sebet) 1. İlişik, ilişki, ilinti:
"İzmir'den ordunun başından ve temasa geldiğim siyasi münasebetlerden uzaklaşamazdım." -Atatürk. 2. İki şey arasındaki uygunluk:
"Yüzle ahlak arasında herhâlde müthiş bir münasebet vardır." -S. F. Abasıyanık. 3. Sebep, vesile, gerekçe, neden.