bağlı sf. 1. Bir bağ ile tutturulmuş olan:
"Günlerden beri bağlı duran demir, sert bir hırıltıyla denize daldı." -Halikarnas Balıkçısı. 2. Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste:
"Ekinlerin gürleşmesi yağmura bağlıdır, Sevincimiz üzüntümüz / Hep sana bağlı" -B. Necatigil. 3. Sınırlanmış, sınırlı:
Tüzüğe bağlı bir işlem. 4. Kapatılmış olan, kapalı:
Bağlı geçit. 5. Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan:
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun bağlı kuruluşlarını ziyaret ettim. 6. Sadık:
"Türkiye Cumhuriyeti Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir." -Anayasa. 7.
mec. Bir kimseye, bir düşünceye, bir hatıraya saygı, aşk vb. duygularla bağlanan, tutkun:
Çocuklarına bağlı ana. 8.
hlk. Halk inanışına göre, büyü etkisiyle cinsel güçten yoksun edilmiş (erkek).
ilişik is. 1. İlgi, bağlılık, ilişki, münasebet:
"Allah seni inandırsın, hiçbir ilişiğim yoktu o işte." -A. Ümit. 2. Ek:
Ayrıntılar ilişikte yazılıdır. 3.
sf. İliştirilmiş, eklenmiş, bağlanmış, merbut:
Dilekçeye ilişik olarak sunulan belge... 4.
sf. Bir şeyle ilgili, ilişkin, ait:
"Listelere ilişik açıklama, sabaha karşı aldığı bir telgraf kadar şaşırtıcıydı." -N. Cumalı.
ilişkin sf. İlgisi, ilişiği olan, bağlı, ilgili, ait, merbut, müteallik:
"Dikkatle yüzüne bakıyorum ama beni suçladığına ilişkin hiçbir belirti göremiyorum." -A. Ümit.