lüks anlamı Fr.luxe
(I) 1. Giyimde, eşyada, harcamada aşırı gitme, gösteriş, şatafat: § "
Az çok rahatı olan insana mahsus bir lüks." -
Reşat Nuri Güntekin, Yaprak Dökümü, 46. § "
Talat Paşa'yı lüksten, gösterişten, pöh pöhten nefreti, Enver'den de ayırmaktadır." -Peyami Safa, Yazarlar-Sanatçılar-Meşhurlar, 74. § "
Biricik eğlencesi, lüksü, boş saatlerini dolduran tek mühim meselesi addederler." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 13. §
"Büyük bir lüks içinde yüzmesi..." -Yavuz Bülent Bakiler, Üsküp'ten Kosova'ya, 2. §
"Bu ne büyük lüks, bu ne büyük nimettir Tanrım!" -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 244. §
"Mesela fabrika ile gecekondudan söz etmek, aylaklıktan veya lüksten söz etmeye kıyasla daha realisttir." -Cemil Meriç, Kırk Ambar, 277. 2. Gösterişli, şatafatlı: § "
" Taşucu" maalesef lüks bir vapur değil." -Reşat Nuri Güntekin, Eski Hastalık, 17. § "
Çarpık çekmecesinde ıstırap ekmeğini gördüğü otelden kurtulması için lüks bir otele geçmesi değil, evine dönmesi gerekmiş." -Necip Fazıl Kısakürek, Aynadaki Yalan, 188. § "
Bir lağımcının iş elbisesiyle lüks bir lokantada oturmaya hakkı olduğunu söyleyemez." -Peyami Safa, Din, İnkılap, İrtica, 97. § "
Lüks bir gemi" -Adalet Ağaoğlu, Başka Karşılaşmalar, 76. § "
Bayağı polis romanları, ucuz aşk romanları, takvimler, yılbaşı hediyeleri, lüks kitaplar sergilenmişti." -Orhan Pamuk
, Cevdet Bey ve Oğulları, 585. § "
Yıllık safi gelirleri bütün lükslerine yetecek de artacak bile."- Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 182. 3. Gerekli olanın sınırlarını aşan: § "
Zengin bir adamın karısı olmaktan gelen özgürlük lüksü." -Adalet Ağaoğlu, Üç Beş Kişi, 195.
lüks anlamı Fr.lux
(II) 1. Aydınlatma ölçü birimi. 2. Hava basınçlı bir tür petrol lambası: § "
Yereli Halilcik ile diğer iki tayfa çadırın etrafındaki kuru çam püllerini açıyor, masanın üstüne lüks lambaları takılıyorlardı." -
Reşat Nuri Güntekin, Eski Hastalık, 147. § "
Lükslerle parlamış hıyabandan, bir meydana geçti." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hikâyeler, 9.