Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

mıhlamak ne demek?

 - 3 sözlük, 3 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

mıhlamak anlamı
(-i) 1. Mıhla tutturmak, çakmak, çivilemek. 2. Birini silahla yaralamak veya öldürmek. 3. mec. Birini veya bir şeyi bir yerden ayrılamaz, kıpırdayamaz duruma getirmek: "Korku ikimizi de sanki mıhlamıştı." -A. Rasim.

Türkçe - İngilizce

mıhlamak anlamı
fiil
1) nail
2) transfix

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

mıhlamak anlamı
Çivilemek, çakmak.

Sürez *Bozdoğan -Aydın
Çerçin -Burdur
*Akyazı çevresi -Sakarya
Ağlı *Küre -Kastamonu
*Merzifon -Amasya
*Ağın -Elazığ
*Ermenek -Konya

mıhlamak eş anlamlısı

çakmak
(I) is. 1. Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası: "Nasıl oldu bilmem, eğilip yakarken çakaralmaz çakmak kıvılcım çıkardı." -B. Felek. 2. Çelik, taş, cam, plastik vb. maddeden yapılmış gaz veya benzinle dolu tutuşturma aleti. 3. esk. Tabanca veya tüfeklerde bulunan tetik düzeni.
çakmak
(II) is. tıp Kuruduğunda kalın kabuk bağlayan kabarcıklarla beliren ve genellikle yüzde çıkan bir deri hastalığı.
çakmak
(III) (-i, -e) 1. Vurarak sokup yerleştirmek: Çiviyi tahtaya çakmak. 2. Çivi ile tutturmak: "İsa'nın ruhu eğer bugün içinden çıkmış olduğu yere inerek bu sahneyi görseydi, kim bilir patriklerini hangi oduna çakardı." -F. R. Atay. 3. Kazık çakıp hayvan bağlamak: Atı çayıra çakmak. 4. Bir şeyi başka bir şeye sürtmek, vurmak veya çarpmak. 5. (nsz) Parıldamak, ışık vermek: "Bütün gözler çakar şimşekler gibi parlıyordu." -A. Ş. Hisar. 6. mec. Saplamak: "Bir tanesi altısına yeterken, ben altı kurşunu bir tanesine çakıverdim." -A. Gündüz. 7. tkz. Sezinlemek, anlamak, farkına varmak: "Vallahi çaktı mı çakmadı mı anlayamadım. Parasını aldı, tüydü." -S. F. Abasıyanık. 8. (nsz) argo İçki içmek. 9. (-den) argo Anlamak, bilmek: "Ay, bu kadın İngilizceden de çakıyor mu?" -N. Araz. 10. (-i) argo Vurmak. 11. (nsz) argo Sınavda başarısız olmak. 12. argo Kabul etmeyeceği bir şeyi kurnazlıkla kabul etmesini sağlamak: Kalp parayı birisine çakmak.
çivilemek
(-i, -e) 1. Bir şeyi bir yere çivi ile tutturmak, mıhlamak. 2. Aynı noktaya sürekli olarak bakmak: "Duvara sırtını verip çömeldi. Gözünü hamamcının geleceği yola çiviledi." -A. Sayar. 3. (-i) mec. Vurmak, öldürmek. 4. (-e) mec. Olduğu yerde hareketsiz bırakmak: "Maçın sonuna kadar sanki koltuğuna çivilemişler, hiç kımıldamıyor." -A. İlhan. 5. mec. Sabitleştirmek, kesin olarak yerleştirmek: "Adamı dışarıya çekerken bir cümleyi zihnine çiviler gibi yerleştirdi." -A. Gündüz.
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.