gözetmek (-i) 1. Korumak, bakmak, özen göstermek, himaye etmek:
 Büyük kardeşler küçükleri gözetir. 2. Önem vermek, göz önünde bulundurmak, ayrı tutmak. 3.
 (nsz) Kollamak, beklemek:
 Fırsat gözetmek. Uygun bir zaman gözetmek. 4. Bir sonuca giderken bütün ayrıntı ve etkenleri dikkate almak. 5. Kayırmak.
 korumak (-i, -den) 1. Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek:
 "Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur." -O. S. Orhon. 2. Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi desteklemek, himaye etmek:
 "Beni kendi kardeşi gibi sever, babasının hışmından korurdu." -R. Enis. 3.
 (-i) Tehlikeye karşı denetimi altında bulundurmak, savunmak, müdafaa etmek:
 Yurdu korumak. 4.
 (-i) Tehlikeli, zararlı durumları önlemek:
 İlaçla meyveleri korudu. 5.
 (-i) mec. Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek:
 Üstünü başını biraz korusaydın bu kadar kirlenmezdi. 6.
 (-i) mec. Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasını önlemek:
 Geleneklerini koruyorlar. 7.
 (-i) mec. Karşılamak, denk gelmek:
 Bu işin geliri masrafını korumaz.