âşık is. (a:şık) 1. Bir kimseye veya bir şeye karşı aşırı sevgi ve bağlılık duyan, vurgun, tutkun kimse. 2. Sevişen bir çiftten kadına oranla genellikle erkeğe verilen ad. 3. Ozan:
"Dinleyin âşıklar benim sözümü / Felek yaktı kül eyledi özümü" -Halk türküsü. 4.
tkz. Dalgın, kalender kimse:
Âşık yine geç kaldın. 5.
ünl. tkz. "Ahbap, arkadaş" anlamında bir seslenme sözü:
Âşık! Anlat bakalım, neler yaptın? meraklı sf. 1. Her şeyi anlamak ve bilmek isteyen, mütecessis:
"Başımı kaldırınca Mustafa'nın meraklı gözleriyle karşılaşıyorum." -A. Ümit. 2. Bir şeye çok düşkün olan, sürekli onunla uğraşan:
"Sedef ve gümüş kakmalı bıçaklara, revolverlere meraklıydı." -Y. K. Beyatlı. 3. Kendisini ilgilendirmeyen bir konuda bilgi sahibi olmaya çalışan (kimse). 4.
hlk. Kaygılı:
O meraklı bir kadındır, patırtı çekemez. vurgun is. 1. Kolayca ve haksız ele geçen kazanç. 2. Sıcak, soğuk, dolu vb. etkilerle ürünlerde görülen zarar:
Dolu vurgunu elma. 3. Çok derinlerdeki suyun basıncı dolayısıyla iki akıntı arasında sıkışıp kalma, düzenli hava alıp verememe, birden su yüzüne çıkma vb. durumlarda dalgıcın uğradığı inme veya ölüm. 4.
sf. Silahla yaralanmış olan. 5.
sf. mec. Birine veya bir şeye vurulmuş, bağlanmış, sevmiş olan, sevdalı, âşık:
"Onun da kendisine vurgun olduğuna gönülden inanmaktadır." -T. Buğra.