belirsiz sf. 1. Belirli olmayan, belgisiz, gayrimuayyen:
"Şimdi galiba belirsiz bir yerde bir esere çalışıyor." -N. F. Kısakürek. 2. Niteliği hakkında tam bir bilgi edinilemeyen, müphem:
"Bir ayağın yerlere sürtünmesinden çıkan, silik ve belirsiz sesi işitti." -P. Safa. 3. Bilinmeyen, meçhul:
"Küçük bir ekmek parçası üstüne konmuş ne olduğu belirsiz yeşilliklerle yapılmış salata kendisine uzatılıyormuş." -A. Kutlu.
düzensiz sf. 1. Düzeni olmayan veya düzeni bozuk, karışık, tertipsiz, intizamsız, gayrimuntazam:
"Parasız, arkadaşsız, huzursuz, düzensiz, yan aç yarı tok bir yaşam sürdürüyorduk." -A. Kutlu. 2. Sistemsiz.
karışık sf. 1. Ayrı nitelikteki şeylerden oluşmuş:
Karışık salata. 2. Karışmış olan, düzensiz, dağınık, intizamsız. 3. Saf olmayan:
Karışık süt. 4. Çalkantı, kargaşa, gerginlik içinde olan:
"Bana ne, bu bir yığın ne olduğunu anlamadığım, karışık dolambaçlı işten!" -N. Cumalı. 5. Anlaşılması güç olan, açık seçik olmayan, çapraşık:
"Tuhaf şey! Hakikaten karışık bir kadın." -P. Safa. 6.
hlk. Halk inancına göre cin ve perilerle ilişkisi olan.