Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

öğür ne demek?

 - 5 sözlük, 10 sonuç.

BSTS / Doğum ve Jinekoloji Terimleri Sözlüğü

öğür anlamı İng. heat in cow
İnekte kızgınlık.

Güncel Türkçe Sözlük

öğür anlamı
is. hlk. 1. Akran. 2. Takım, fırka, zümre. 3. sf. Öğrenmiş. 4. sf. Alışmış, yadırganmaz olmuş, menus.

Kişi Adları Sözlüğü

Öğür anlamı Köken: T.
Cinsiyet: Erkek
1. Aynı yaşta olanlar, yaşıt, akran. 2. Dost, arkadaş. 3. Öğrenmiş, alışmış.

Tarama Sözlüğü

öğür anlamı
Eş, birbirine alışmış olan (canlılar).

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

öğür anlamı
Göğüs.

*Boyabat -Sinop

öğür anlamı
1. Aynı yaşta olanlar, yaşıt. 2. Arkadaş, dost, eş. 3. Birbirine benzeyen, aynı türden olan. 4. Birbirinden ayrılmayan, birbirine alışık, yakın (insan ya da hayvan).
öğür anlamı
Keçilerin gece yattıkları yer: Keçiler öğürü beğenmediler.

İğdecik -Isparta

öğür anlamı
Dişi sığırın çiftleşme zamanı.

-Çanakkale
Borcak *Söğüt -Bilecik
*Merzifon -Amasya
*Zile -Tokat
*Perşembe -Ordu
*Şebinkarahisar, Piraziz -Giresun
*Bayburt -Gümüşhane
-Erzurum^Ahlat -Bitlis
Haşhaşı, *Eğin -Erzincan
*Ağın -Elazığ
Hacıilyas *Koyulhisar -Sivas
*Karaman -Konya
*Kaş, -Antalya

öğür anlamı
Bir şeyin sonu : Unun öğürü kaldı.

Türmük *Havza -Samsun

öğür anlamı
Yoldaş, arkadaş.

Afşar, Pazarören *Pınarbaşı Kayseri

öğür eş anlamlısı

akran
is. (akra:nı) Yaş, meslek, toplumsal durum vb. bakımından birbirine eşit olanlardan her biri, boydaş, taydaş, öğür: "Babası silik, adsız bir berberken çocuk bütün akranlarını çekerek dükkânını canlandırdı." -N. Cumalı.
alışmış
sf. Alışkın.
fırka
is. esk. 1. İnsan topluluğu. 2. Parti (I): "Mecliste, hâkim olan fırkanın, hükûmet teşkilini, muhalif ve ekalliyette bulunan bir fırkaya terk etmesi ise asla mevzubahis olamaz." -Atatürk. 3. ask. Tümen: "Benim burada bir fırka kumandanım vardı." -P. Safa.
menus
sf. (me:nus) esk. 1. Alışılmış olan. 2. Yabancılık çekmeyen, alışmış, alışık.
takım
is. 1. Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman. 2. Meslek, davranış, durum vb. yönlerden birbirine uyan kimselerin oluşturduğu topluluk: "Memur takımından olduğumuzdan böyle evlerde oturamazdık, daha doğrusu alışkın değildik." -M. İzgü. 3. Görev bakımından birbirini tamamlayan kimselerin topluluğu, grup, ekip, trup: Orta oyunu takımı. 4. Birbirini tamamlayan şeylerin tümü: "Kadın kahve takımlarını alıp çıktı." -N. Cumalı. 5. Sigara ağızlığı. 6. Aşağılayıcı ve küçümseyici anlamda topluluk: "Anlaşıldı, Sabit Bey ağabey takımı, Sinekli Bakkal Sokağı'ndan geçerken artık sağa sola bakmaz, kimseye omuz vurmaz oldu." -H. E. Adıvar. 7. ask. Bölüğü oluşturan birliklerden her biri: "Bu binayı merkez taburundan bir takım bekleyecek." -Ö. Seyfettin. 8. biy. Canlıların bölümlendirilmesinde familya ile sınıf arasında yer alan, yakın benzerlikler gösteren organizmaların oluşturduğu birlik. 9. sin. ve TV Bir filmin çevriminde görüntüleri alma, aydınlatma, ses alma gibi belli başlı çalışmaları yapmak için gerekli en küçük teknikçiler topluluğu. 10. sp. Bir oyunda sahaya çıkan belli kuruluşlara bağlı oyuncular topluluğundan her biri. 11. sp. Birlikte oynayan, kazanmak için birlikte çalışan sporcu topluluğu.
zümre
is. 1. Topluluk, takım, grup, camia: "O, yine de sevenler zümresine olan bağını muhafaza eder." -N. F. Kısakürek. 2. Tür, cins.
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.