camia is. (ca:mia) Topluluk, zümre:
"Millî şairler camiaların millet hâline geldikleri zamanlarda ortaya çıkarlar." -N. Hikmet.
cins is. 1. Tür, çeşit:
Portakal, turunç cinsinden bir meyvedir. 2. Soy, kök, asıl:
"Ben bir Türküm, dinim, cinsim uludur." -M. E. Yurdakul. 3.
sf. argo Garip, tuhaf. 4. Pek çok ortak özellikleri bulunan türler topluluğu. 5.
sf. Diğerlerine göre üstün nitelikleri olan:
"Derler ki cins kediler bu çirkinliği gizlemek için tenha yerlerde ölmeye giderlermiş." -P. Safa.
grup is. 1. Küme:
"Bir kadın grubu gözleri komutanın penceresine dikili duruyor." -H. E. Adıvar. 2. Ortak özellikleri olan varlıklar, nesneler bütünü:
Lehçeler grubu. 3.
mec. Görüşleri, çıkarları bir olan kimseler bütünü, ekip. 4.
ask. Çeşitli sınıf veya birliklere bağlı elemanların, belirli bir taktik görevi gerçekleştirmek üzere, tek komutanın emri altında birleştirilmesinden oluşan kıta topluluğu:
Savaş grubu. Yürüyüş grubu. Savunma grubu. takım is. 1. Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman. 2. Meslek, davranış, durum vb. yönlerden birbirine uyan kimselerin oluşturduğu topluluk:
"Memur takımından olduğumuzdan böyle evlerde oturamazdık, daha doğrusu alışkın değildik." -M. İzgü. 3. Görev bakımından birbirini tamamlayan kimselerin topluluğu, grup, ekip, trup:
Orta oyunu takımı. 4. Birbirini tamamlayan şeylerin tümü:
"Kadın kahve takımlarını alıp çıktı." -N. Cumalı. 5. Sigara ağızlığı. 6. Aşağılayıcı ve küçümseyici anlamda topluluk:
"Anlaşıldı, Sabit Bey ağabey takımı, Sinekli Bakkal Sokağı'ndan geçerken artık sağa sola bakmaz, kimseye omuz vurmaz oldu." -H. E. Adıvar. 7.
ask. Bölüğü oluşturan birliklerden her biri:
"Bu binayı merkez taburundan bir takım bekleyecek." -Ö. Seyfettin. 8.
biy. Canlıların bölümlendirilmesinde familya ile sınıf arasında yer alan, yakın benzerlikler gösteren organizmaların oluşturduğu birlik. 9.
sin. ve
TV Bir filmin çevriminde görüntüleri alma, aydınlatma, ses alma gibi belli başlı çalışmaları yapmak için gerekli en küçük teknikçiler topluluğu. 10.
sp. Bir oyunda sahaya çıkan belli kuruluşlara bağlı oyuncular topluluğundan her biri. 11.
sp. Birlikte oynayan, kazanmak için birlikte çalışan sporcu topluluğu.
topluluk is. 1. Nitelikleri bakımından bir bütün oluşturan kimselerin hepsi, toplum, camia, cemiyet:
"Bu müşterek duygu ve anlayış birçok zevkleri birleştirir ve bir topluluk meydana getirirdi." -A. Ş. Hisar. 2. Aynı yerde bulunan insan kalabalığı. 3. Vücudun dolgun olma durumu. 4. Sanatçı grubu. 5.
müz. Müzik eserlerini birden fazla ses veya sazla seslendirmek için oluşturulan grup, ansambl:
"Çok sayıda amatör topluluk sahneledi Nalınlar'ı." -N. Cumalı.
tür is. 1. Çeşit, cins:
Yazı türleri. 2.
biy. Ortak özellikleri olan bireylerin tamamı, cinslerin ayrıldığı bölüm, janr:
Aslan ve insan türleri. 3.
fel. Kendi içinde bir birim olan ve üzerinde cins kavramının bulunduğu mantıksal kavram:
Parça bütünün, cins türün yerine geçti mi daralma olur. Hayvan canlı varlık karşısında türdür, aslan karşısında cinstir. 4.
sf. Türlü:
Bu tür davranışlar.