Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

atlamak ne demek?

 - 3 sözlük, 6 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

atlamak anlamı
(-den) 1. Bir engeli sıçrayarak veya fırlayarak aşmak: Duvardan atlamak. Hendekten atlamak. 2. (-den, -e) Yüksek bir yerden alçak bir yere, ayaküstü gelecek bir biçimde kendini bırakmak: Çukura atlamak. 3. (-e) Binmek: "Atlasam bir vapura, şehre insem diyorum." -S. F. Abasıyanık. 4. (nsz) Basında haberi zamanında verememek veya diğer gazetelerden öğrenmek. 5. (-i) Okuma, yazı yazma, sayı sayma vb. işlerde bazı bölümleri üstünkörü geçmek. 6. (-i) Sınıfı okumadan geçmek: Birinci sınıfı atladı. 7. Çıkmak, inmek: "Otomobilden atlayıp vapura doğru seğirten bir adama tutup sual sorulur mu?" -S. F. Abasıyanık. 8. (-de) mec. Yanılmak, aldanmak. 9. mec. Bir işe sonucunu düşünmeden hemen girişmek.

Türkçe - İngilizce

atlamak anlamı
fiil
1) jump
2) skip
3) hop
4) miss out
5) vault
6) omit
7) leap
8) dive
9) arc
10) hop on
11) elide
12) grasp at
13) leave out
14) snatch at
15) arc over

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

atlamak anlamı
Ayıklamak, toplamak, devşirmek.

Örencik *Yeşilova -Burdur
*Buldan köyleri, İğdir *Çivril -Denizli
Yenice *Emet -Kütahya
*Antakya -Hatay
Kum *Silifke -İçel

atlamak anlamı
Toplamak, derlemek.

*Eşme Uşak

atlamak anlamı
Ayıklamak.

*Eşme Uşak

atlamak anlamı
Dalmak (suya)

Artvin Yusufeli Uşhum köyü

atlamak eş anlamlısı

aldanmak
(-e) 1. Görünüşe bakarak yanlış bir yargıya varmak, yanılmak: "Hâline, tavrına bakan sana aldanır." -Ö. Seyfettin. 2. Bir hileye, bir yalana kanmak. 3. (nsz) Hayal kırıklığına uğramak: "Sen benim dediklerime kulak ver, aldanmazsın!" -M. Ş. Esendal. 4. (nsz) Avunmak, oyalanmak. 5. Havanın birden ısınmasıyla zamansız açan çiçek, soğuk sebebiyle donmak.
binmek
(-e) 1. Yüksek bir şeyin veya bir hayvanın üstüne çıkıp ayaklarını sallandırarak oturmak: "Belki de atlara binerek dolaşırız." -R. H. Karay. 2. Bir yere gitmek için tren, vapur, uçak, otomobil vb. bir taşıtta yer almak: "Vapurlara, trenlere ihtiyarları itip çocukları ezip biniyoruz." -O. S. Orhon. 3. Bisiklet, motosiklet, binek hayvanı kullanmak. 4. İş istenilmeyen veya beklenilmeyen bir biçim almak: İş inada bindi. 5. Bir şey sıkışarak yanındakinin üstüne çıkmak: Damar damara binmiş. 6. (nsz, -e) Fiyat artmak: Pamuklulara yüzde on bindi. 7. Eklenmek, katılmak: "Annemin dul maaşından ayrılmış bütçeme bir de posta masrafı binmişti her hafta." -Y. Z. Ortaç.
çıkmak
(-den) 1. İçeriden dışarıya varmak, gitmek: "Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık." -F. R. Atay. 2. (nsz) Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek: "Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı." -Atatürk. 3. (nsz) Bir meslek veya bilim kurumunda okuyup yetişmek, mezun olmak: "Çiçeği burnunda subay çıkar çıkmaz, ben size bir emir eri bulurum." -H. Taner. 4. Bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmek, taşınmak, ayrılmak, ilgisini kesmek: "Yeni evimizden çıkıp eski evimize taşındık." -Y. Z. Ortaç. 5. Süresi dolduğunda ayrılmak: Daireden çıkmak. Hastaneden çıkmak. Cezaevinden çıkmak. 6. (nsz) Yapılmak, yürümek: Bu dairede işler kolay çıkmaz. 7. Yetişecek ölçüde olmak: Bu kumaştan bir palto çıkar mı? 8. Eksilmek: Dörtten iki çıkarsa iki kalır. 9. Meydana gelmek: "Uygunsuz dediğim vakalardan biri bir salon oyunu yüzünden çıkmıştır." -R. N. Güntekin. 10. (nsz) Sıyrılmak, ayrılmak: Bebeğin patiği çıktı. 11. (nsz) Herhangi bir durumda olduğu anlaşılmak: Borçlu çıkmak. Kârlı çıkmak. Alacaklı çıkmak. 12. Bir durumla ilgili niteliklerini yitirmek, bir durumdan başka bir duruma geçmek: "Çok sonra öğrenecek bunu. Çok sonra, çocukluktan çıkıp kocaman adam olduktan sonra." -T. Dursun K. 13. (-i) Bir şeyin yukarısına doğru yürümek: "Uzun, dik merdivenli bir yokuşu çıktık." -R. H. Karay. 14. (-de, nsz) Bir inceleme, bir araştırma sonucu bulmak: Sularda bakteri çıktı. 15. (-e) Yetkili birinin makamına iş için gitmek: Başkana çıkmak. 16. (-e) Talihine veya payına düşmek, isabet etmek, vurmak: Arkadaşa piyango çıkmış. Bize yine gezi çıktı. Bu işten size de bir şey çıkar. 17. (nsz) Bir konu yetkililerce karara bağlanmak. 18. (-e) Mal olmak: Bu ev dört milyara çıktı. 19. (-e) Oyunda herhangi bir rolü oynamak: "Arsız ve aptal mahalle çocuğu rolüne çıkmıştı." -B. R. Eyuboğlu. 20. (-e) Bir yere ulaşmak, varmak: "Karşı kaldırıma geçtiler, sağa sola saptılar, demir yoluna çıktılar." -M. Ş. Esendal. 21. (-e) Karaya ayak basmak: "1919 senesi Mayısının on dokuzuncu günü Samsun'a çıktım." -Atatürk. 22. (nsz) Yayılmak, duyulmak: "Başından beri gazetelerde enstitü hakkında havadisler çıkıyordu." -A. H. Tanpınar. 23. (nsz) Olmak, bulunmak, var olmak: "Bayramın son günü her iki kadının da işleri çıkmıştı." -O. C. Kaygılı. 24. (-e) Bir iddia ile ortalıkta görünmek: "Sen onun karşısına çapkın bir adam gibi çıktın." -P. Safa. 25. (-den, nsz) Yayılmak: Lağımdan pis kokular çıkıyor. 26. (-e) Karşı gelebilmek, boy ölçüşmek: Güreşte ona çıkacak kimse yok. 27. (-e) Bulaşmak: Kravatın boyası gömleğe çıktı. 28. (-i) Binaya kat eklemek: Evin ikinci katını çıkmadan havalar bozuldu. 29. (-e) Bir sebeple bulunulan yerden ayrılmak: "Bu kahveden sıkıldın, ötekine çıkarsın, anladın mı?" -M. Ş. Esendal. 30. (nsz) Niteliği sonradan anlaşılmak: "Eyvah, bu da ötekiler gibi soysuz çıktı. İstemem artık gözüm görmesin, soğudum, iğrendim. Atın evimden dışarı." -R. N. Güntekin. 31. (nsz) Davranışta herhangi bir niteliği bulunmak: Akıllı çıktı da arkadaşına uymadı. 32. (nsz) Yerinden oynamak: "Fukaranın hem sağ bileği çıkmış hem davulu patlamıştı." -R. N. Güntekin. 33. (nsz) Görünür veya belli bir durumda bulunmak: Tencerenin bakırı çıktı. Zayıflıktan kemikleri çıkmış. 34. (nsz) Oluşmak, olmak: Fırtına çıkmak. Soğuk çıkmak. 35. (nsz) Piyasaya sürülmek. 36. (nsz) Bitmek, büyümek, sürmek: Ekinler çıkmaya başladı. Bıyığı çıktı. 37. (nsz) Verilmek: Maaş çıkmak. Emir çıkmak. 38. (nsz) Ay veya mevsim geçmek: Mart çıktı. Kış çıktı. 39. (nsz) Yeni yetişip satışa sunulmak: Erik çıkmış. Çilek daha çıkmadı. 40. (nsz) Yükselmek, artmak: Fiyatlar çıktı. 41. (nsz) Artırmak, fiyatı yükseltmek. 42. (nsz) Sesini yükseltmek. 43. (nsz) Büyük abdest bozmak. 44. (nsz, -den) Giderilmek, yok olmak: Leke çıktı. 45. Unutmak: O söz benim hatırımdan çıkmadı. 46. (nsz) Ay, güneş görünmek: "Hava açılmış, ay çıkmıştı." -R. H. Karay. "Güneş seni ısıtmak için çıkıyordu." -Y. K. Karaosmanoğlu. 47. (nsz) Yayımlanmak: "Yeni çıkmış Fransızca bir iki kitap bulunurdu." -Y. Z. Ortaç. 48. (nsz) Gelmek: "Çok geçmeden haber çıkacağını kadınlık insiyakiyle derhâl sezmişti." -R. H. Karay. 49. (-den) Gerçekleşmek: "İnsanın her gördüğü rüya çıkmaz ya!" -M. Ş. Esendal. 50. (nsz) Bulunduğu yerden fırlamak, kopmak: Arabanın direksiyonu çıkmak. 51. (-den) Bir şeyin düzeni bozulmak, eskisinden daha değişik, kötü bir duruma girmek: Ev, ev olmaktan çıktı. 52. (-le) Flört etmek: "Sevim, senden başka bir kızla çıkmadım." -A. İlhan. 53. (-e) Erişmek, görmek: "Aklı başında ama sabaha çıkamayacağına kalıbımı basarım." -S. F. Abasıyanık. 54. mec. Harcamak zorunda kalmak: Paradan çıkmak. Bin liradan çıktım. 55. (-i) argo Vermeye katlanmak: Çık bakalım paraları!
inmek
(-den) 1. Yüksekten veya yukarıdan aşağıya doğru gelmek. 2. Bir taşıt veya binek hayvanından yere basmak: "Tramvayın ön tarafından hızla inerken, arkasından bir sesin bağırdığını gördü." -P. Safa. 3. Dağ, tepe vb. yüksek bir yerden gelmek: Dağdan kurt indi. 4. (-e) Bir yerden başka bir yere gitmek, varmak: "Bünyamin, gücünün yettiği kadar hızlı yürüyüp Haliç'e indi." -İ. O. Anar. 5. (-e) Konaklamak: "Samananbarı köyünün en büyük ve gösterişli evine inmişlerdi." -H. E. Adıvar. 6. (nsz) Alçalıp eski durumuna dönmek: Sular indi. Şiş indi. 7. (nsz) Fiyatı düşürmek: Bin lira daha indim, gene almadı. 8. Değeri düşmek: Altın fiyatları indi. 9. (-e) argo Vurmak: Şimdi kafana inerim! 10. (nsz) Yıkılmak: Yağmurdan duvar inmiş. 11. (-e) İnme gelmek: Sağ tarafına inmiş. 12. Bir yeri kaplamak, basmak veya bir yerden akmak, kaymak: "Gemi baş döndüren zaferli bir gürültüyle indi sulara..." -Ç. Altan. 13. Uzamak, ulaşmak: "Beyaz taşlardan yapılmış kısa bir duvarın ötesindeki zeytinlik ta vadiye kadar iniyordu." -Ö. Seyfettin. 14. Ağmak. 15. Sayısı azalmak: "Evvelden daha çok olduğumuzu zannettiğim hâlde sayımız son günlerde bu miktara inmiştir." -R. N. Güntekin.

"atlamak" için örnek kullanımlar

Hem benim için hem de hocamız için tur atlamak çok önemli bir hedef.
It is very important for me to skip the tour to our teacher as well as a target.
Kaynak: timeturk.com
Şoför ise köprüden atlamak isteyen genci ikna etmeye çalıştı..
The driver tried to persuade the young people who want to jump off a bridge ..
Kaynak: tgrthaber.com
Hatta bazı CHP'liler bariyerin üzerinden atlamak isterken görüntülendi.
In fact, some CHP displayed while trying to jump over the barrier.
Kaynak: samanyoluhaber.com
Hem benim için, hem takım hem de hocamız için tur atlamak çok anlamlı.
And for me, it is very meaningful to skip the tour for the team as well as the teacher.
Kaynak: radikal.com.tr
Ballos Sirtos (Yunanca: Μπάλος) (İtalyanca ballo ,Latince Balo "atlamak, dans etmek", Yunan fiil "βαλλίζω" ballizo türemiştir).
Kaynak: Ballos
Atlamak : Köprüden ya da yüksek bir binanın üstünden atlamak: Çarpmanın etkisiyle deri ve iç organlar parçalanır. Eğer kişi alçak bir
Kaynak: İntihar yöntemleri
En ünlü romanı Vanity Fair (Gurur Dünyası), kahramanı Becky Sharp'ın, sınıf atlamak için neleri göze aldığını anlatır. Romanlarında
Kaynak: William Makepeace Thackeray
Mogul stilinde mogul adı verilen küçük çıkıntılarla dolu yüksek bir tepeden aşağıya doğru kayarken iki rampanın da üzerinden atlamak
Kaynak: Serbest stil kayak
Bu filmde ve geçmişte yapılan ilk tehlikeli hareket, yüksek bir kayalıktan şelalenin içine atlamak oldu. Bu hareketi gerçekleştiren kişi
Kaynak: Dublör (sinema)
Louis Lenormand, Montpellier Gözetleme Kulesi'nden atlamak için ilk defa paraşüt kullanmıştır. Bu paraşütün görünüşü şemsiyeye benziyordu
Kaynak: Louis-Sébastien Lenormand
Her seviye atlamak için belirli bir deneyim puanı ister. İstenilen deneyim puanına erişildikten sonra seviye atlanır ve deneyim puanı
Kaynak: Tecrübe puanı
Bu oyunun amacı EXP (yani seviye atlamak için gereken seviyeye gelmek) toplayarak seviyeleri geçmek ve git gide yükselmektir.
Kaynak: DragonFable
Oyunun amacı oyunda bir takım yaratıp, o takım ile lig atlamak, maçlar yapmak, oyuncu transfer etmektir. Ayrıca bir adet forumu da vardır
Kaynak: Freekick (oyun)
Bunun üzerine okula doğru yönelen yüzlerce Ülkücü genç, demir korkulukları aşarak bahçeye atlamak istedi. Ancak ülkücü gençler, polisin
Kaynak: Türkiye'de linç
1994: Karayipler Kupası eleme turunda Barbados ile Grenada arasında oynanan karşılaşmada, Barbardos'un tur atlamak için 2 farklı
Kaynak: Kendi kalesine gol
Oyuncular Stone Skipping Stunt mini oyununda nudge butonunu suya deydiği anda en fazla enerjiyi yakalayarak en uzağa atlamak için
Kaynak: FlatOut 2
Çapkınlıkta başarısız olunca morali bozulur ve göle atlamak ister ama polis her seferinde bunu engeller. O da göle atlayamamanın
Kaynak: Those Love Pangs (film, 1914)
Bordurya'da Tenten çaldığı Bf 109 'dan Sildavyalılar tarafından vurulduktan sonra atlamak zrounda kalır. Tenten'in yanan uçaktan kaçmaya
Kaynak: Ottokar'ın Asası
Gidip gelirken gözetlenmediği bir anı tellerin üzerinden atlamak için fırsat olarak kullandı. Atlama sırasında omzundaki makineli tüfeği
Kaynak: Conrad Schumann
Uçuş komutanı Sir Reginald (Terry-Thomas ) ve diğer mürettebat paraşütle atlamak zorunda kalırlar. İndikleri bölgede bazı sivil
Kaynak: Şahane Oyun (film)
adında bir evliya savaş zamanında düşmanı kovalarken köyün üst tarafında bugün hala bulunan karşılıklı iki kaya arasından atıyla atlamak ister.
Kaynak: Hıdırnalı, Sivas

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.