fiyaka is. (fiya'ka) Gösteriş, çalım, afi, caka:
"Küçük çocuklar da tütüne alışırken fiyakası için başlarlar." -S. F. Abasıyanık.
gösteriş is. 1. Gösterme işi. 2. Başkalarını aldatmak, şaşırtmak, korkutmak veya kendini beğendirmek için birinin yaptığı yapay davranış, çalım, kurum:
"Eski hayat baştan başa bir nümayiş ve gösteriş hayatı idi." -A. Haşim. 3. Göze çarpıcı nitelik, göz alıcılık:
Bu yapının hiç gösterişi yok. 4. Görkem.
usul(I)
ç. is. (usu:lü) 1. Kökler, asıllar. 2.
huk. Bir kimsenin ana, baba, dede ve nineleri.
usul(II)
is. (usu:lü) 1. Bir amaca erişmek için izlenen düzenli yol, tutulan yol, yöntem, tarz:
"Kendine baktırmak için güzel usul doğrusu." -H. Taner. 2. Bilimde belli bir sonuca erişmek için, belli ilke ve kurallara göre izlenen yol, metot. 3.
huk. Bir yasama veya idare işleminin hazırlanması, yapılması veya yürürlüğe konması sırasında uyulması gereken hükümler ve izlenecek yollar. 4.
müz. Klasik Türk müziğinde tempo:
"Kendilerine nota, usul filan öğretilecek olursa bunlardan çok şey beklenebilir." -O. C. Kaygılı.
yol is. 1. Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik. 2. Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer:
"Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı." -Ç. Altan. 3. Genellikle yerleşim alanlarını birbirine bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi:
"Yolda oynayan çocuklara ne olduğunu sordu." -Ö. Seyfettin. 4. İçinden veya üstünden bir sıvının geçtiği, aktığı yer:
Su yolu. Sel yolu. 5. Yolculuk:
Yola çıkmak. Yoldan kalmak. 6. Gidiş çabukluğu, hız:
Bu vapurun yolu az. 7. Davranış, tutum, gidiş veya davranış biçimi:
"Celal Bey'i sakal bırakma yolunda, kim, hangi örnek özendirdi diye çok düşünmüşümdür." -H. Taner. 8. Uyulan ilke, sistem, usul, tarz, tarik:
Duyguların eğitimi de en iyi sanat yoluyla olur. 9. Kumaşta bulunan çizgi. 10. Kez, defa. 11.
mec. Gaye, uğur, maksat:
Bu yolda çok emek harcandı. 12.
mec. Bir amaca ulaşmak için başvurulması gereken çare, yöntem:
Bu işi yapmanın bir yolu vardır. yöntem is. 1. Bir amaca erişmek için izlenen, tutulan yol, usul, sistem, prosedür, politika:
"Belki o da bir usandırma yöntemi kullanıyordu." -A. Kulin. 2. Bilimde belli bir sonuca erişmek için bir plana göre izlenen yol, metot.