Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

sımak ne demek?

 - 4 sözlük, 6 sonuç.

Divanü Lügati't-Türk

sımak anlamı
kırmak; bozmak; yenmek, galeme etmek

Güncel Türkçe Sözlük

sımak, -r anlamı
(-i) hlk. 1. Kırmak, bozmak. 2. Yenmek, mağlup etmek.

Tarama Sözlüğü

sımak anlamı
1. Kırmak. 2. Bozmak, nakzetmek. 3. Yenmek, mağlûbetmek, tenkil etmek. 4. Aşağı görmek. 5. Gereğini yapmamak, bertaraf etmek, reddetmek, hiçe saymak, kabul etmemek. 6. Yıkmak, harabetmek.

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

sımak anlamı
Kırmak (yumurta vb. için).

-Niğde

sımak anlamı
Bir çeşit bitki.

*Nazimiye -Tunceli

sımak anlamı
Bozmak (sözü, emri, yemini) : Buyruk sıdı.

Aşağı Ilıca -Eskişehir

sımak eş anlamlısı

bozmak
(-i) 1. Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek: Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor. 2. Bir yerin, bir şeyin düzenini karıştırmak: "Bir insanın aklını bozabilmesi için evvelce bu aklın mevcut olması lazım gelir." -A. Ş. Hisar. 3. Dokunmak, zarar vermek: Bu yemek midemi bozdu. 4. Geçersiz bir duruma getirmek: "Eğer nişanını bozduysa yazıklar olsun." -M. Ş. Esendal. 5. Büyük parayı küçük birimlere ayırmak: Bir milyon lira bozar mısın? 6. Bozguna uğratmak, yenmek, mağlup etmek: Düşman ordusunu bozmak. 7. Altını paraya çevirmek, bozdurmak. 8. Yabancı ülke parasını Türk parasına çevirmek. 9. Bağ veya bostanın son ürününü toplamak: Bostanı bozduk. 10. Kızlığına zarar vermek. 11. Biçimini ve kullanılışını değiştirmek: "Eskileri bozuyor, beni, çocuğu giydiriyor." -Ö. Seyfettin. 12. Bırakmak, dağıtmak: "Tam biraz rahat edeceğim, işimi bozuyorsun." -S. F. Abasıyanık. 13. mec. Bir kimseyi beklemediği bir davranış karşısında bırakarak veya sözünü yalana çıkararak küçük düşürmek: Adamcağızı fena bozdunuz. 14. (-le) mec. Aklını yitirecek derecede bir şeye düşkün olmak: Adamcağız politika ile bozmuş. 15. mec. Kötü duruma getirmek.
kırmak
(-i) 1. Sert şeyleri vurarak veya ezerek parçalamak: Taşları kırmak. Bardağı kırmak. 2. İri parçalara ayırmak. 3. (nsz) Belirli bir biçimde katlamak: Forma kırmak. 4. Öldürmek, yok olmasına neden olmak: Bu yıl soğuk hayvanları kırdı. 5. Bir şeyin fiyatını azaltmak, indirmek: "Firma verdiği teklif fiyatını son dakikada bir yüzde yirmi daha kırıyordu." -H. Taner. 6. Dileğini kabul etmeyerek veya beklenmeyen bir davranış karşısında bırakarak gücendirmek, incitmek: "Sizin hatırınızı kırmamak için işte gelip misafir oluyorum; fakat bu yaşımda misafirle uğraşacak hâlim yok." -H. Z. Uşaklıgil. 7. Tavlada karşı oyuncunun pulunu oyun dışında bırakmak. 8. Vücut kemiklerinden birini parçalamak: "Ayol, yapma, gel, düşüp bir yerini kıracaksın!" -O. C. Kaygılı. 9. Tahılı iri ve kaba öğütmek. 10. (-e) Hareket durumundaki canlının veya taşıtın yönünü değiştirmek, çevirmek, döndürmek: "Ne tarafa doğru meyil varsa gidonu o tarafa doğru kıracaksınız ki bisiklet doğrulsun." -B. Felek. 11. mec. Yok etmek: Direncini kırmak. Hevesini kırmak. 12. mec. Gücünü, etkisini azaltmak: "Birkaç gün evvel yağan yağmur sıcağı kırmamış." -B. Felek. 13. argo Kaçmak, uzaklaşmak. 14. (nsz) tic. Değerinden düşük fiyata almak: Bono kırmak. Çek kırmak.
mağlup etmek
yenmek: "Zavallı milletimizi esir etmek isteyen düşmanları behemehâl mağlup edeceğimize dair olan emniyet ve itimadım bir dakika olsun sarsılmamıştır." -Atatürk.
yenmek
(I) (-i) 1. Savaş veya yarışmada üstünlük sağlamak, üstün gelmek: "Kahramanlar daima yenmek veya düşmanlarını yendikten sonra da yine yenecek düşman bulmak isterler." -A. Ş. Hisar. 2. Kazanmak, ütmek. 3. mec. Tutmak, bastırmak: "Öfkemi yenmek için Ömer ile konuşuyorum, ona kaplan avı hikâyeleri anlatıyorum." -R. H. Karay.
yenmek
(II) (nsz) 1. Yemek işine konu olmak: Yemekler yenmiş. Bu meyve yenmez. 2. Aşınmak: Ceketin dirsek yeri yenmiş.

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.