çapraz sf. 1. Eğik olarak birbiriyle kesişen. 2. İki taraflı, karşılıklı:
Çapraz ateş. 3.
zf. Eğik bir biçimde:
"Boynuna çapraz astığı tüfeğini yokladı." -S. Kocagöz. 4.
is. Karşı tarafın yanı:
"Oturuşunu değiştirdi, çaprazındaki masayı değil de hemen sağındakini görecek şekilde yan döndü." -E. Şafak. 5.
is. Bir tür olta iğnesi. 6.
is. hlk. Kopça, düğme. 7.
is. sp. Güreşte rakibin koltuk altından kol geçirip sarma oyunu.
ters(I)
sf. 1. Gerekli olan duruma karşıt, zıt. 2.
is. Bir şeyin içe gelen yanı, arkası:
"Elinin tersiyle küçük bir tokat vurmuştu." -Ç. Altan. 3.
is. Kesici bir aletin kesmeyen yanı:
"Kollarına bıçağın tersiyle birkaç tane vurmuşlar." -M. Ş. Esendal. 4.
mec. Uygun olmayan, elverişsiz, münasebetsiz:
"Ters sözlerinle, fazilet iddialarınla beni hırpalama." -H. C. Yalçın. 5.
mec. Gönül ve cesaret kırıcı, huysuz, sert:
"Ters adamın işi de ters gider." -M. Ş. Esendal. 6.
is. mec. Bir şeyin aksi, karşıtı:
Anlattığının tersi anlaşılınca utandı.