tay ne demek?
- 11 sözlük, 27 sonuç.BSTS / Doğum ve Jinekoloji Terimleri Sözlüğü
tay anlamı İng. fillies
Genç at.
Genç at.
BSTS / Gökbilim Terimleri Sözlüğü
Tay anlamı İng. Equuleus, Equ (Equulei), Colt Osm. Fars-i asgar, Kit'at-ül-feres Alm.Pferdchen, Kleines Pferd Fr.Petit Cheval
Bir takımyıldızın adı.
Bir takımyıldızın adı.
BSTS / Orta Öğretim Terimleri Kılavuzu
tay anlamı Fr. poulain
(tarım)
(tarım)
Tay anlamı Osm. Fers-i asgar Lat.Equuleus Fr. Petit-Cheval
(astronomi)
(astronomi)
BSTS / Zanaat Terimleri Sözlüğü
tay anlamı
Hayvan semerinin herbir yanına çekilen yük. (Kaşpınar *Ağın -Elâzığ)
Hayvan semerinin herbir yanına çekilen yük. (Kaşpınar *Ağın -Elâzığ)
BSTS / Zootekni Terimleri Sözlüğü
tay anlamı İng. foal
Bir yaşından küçük her iki cinsiyetteki genç atlara verilen ad.
Bir yaşından küçük her iki cinsiyetteki genç atlara verilen ad.
Divanü Lügati't-Türk
tay anlamı
tay
tay
Güncel Türkçe Sözlük
tay anlamı
(I) is. hay. b. Üç yaşına kadar olan at yavrusu.
(I) is. hay. b. Üç yaşına kadar olan at yavrusu.
tay anlamı
(II) sf. hlk. 1. Denk, eşit, eş. 2. is. Hayvanın bir yanındaki yük.
(II) sf. hlk. 1. Denk, eşit, eş. 2. is. Hayvanın bir yanındaki yük.
Kişi Adları Sözlüğü
Tay anlamı Köken: T.
Cinsiyet: Erkek
1. Eşit, denk, yaşıt. 2. Tek, eşsiz. 3. Yan, taraf. 4. Toy. 5. Atın yavrusu. 6. Çift olan şeyin teki. 7. Çocuk.
Cinsiyet: Erkek
1. Eşit, denk, yaşıt. 2. Tek, eşsiz. 3. Yan, taraf. 4. Toy. 5. Atın yavrusu. 6. Çift olan şeyin teki. 7. Çocuk.
Tarama Sözlüğü
tay anlamı
Hayvan yükünün bir dengi; denk, eş, misil.
Hayvan yükünün bir dengi; denk, eş, misil.
Türkçe - İngilizce
Tay anlamı
isim
1) colt
2) foal
isim
1) colt
2) foal
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
tay anlamı
Eşit, denk, yaşıt.
Eşit, denk, yaşıt.
-Çankırı
*Çarşamba -Samsun
Bayadı -Ordu
Bağlıca *Ardanuç -Artvin
İrişli, Bayburt *Sarıkamış, Kara -koyunlu, Çarıkçı *Iğdır, Kars
-Erzurum
*Erciş -Van
*Ağın -Elâzığ
-Urfa
-Gaziantep
*Afşin-Maraş
*Hafik -Sivas
tay anlamı
1.Hayvanın bir yanındaki yük : Mersin'den bir tay kahve, üç tay da şeker getirttim. 2.bakınız» taya(I). 3.Tütün dengi. 4.Denk, çuval: Bir tay pirinç aldım. 5.Bir küfe ağırlığında : Bağımızdan bir tay ak üzüm çıktı.
1.Hayvanın bir yanındaki yük : Mersin'den bir tay kahve, üç tay da şeker getirttim. 2.bakınız» taya(I). 3.Tütün dengi. 4.Denk, çuval: Bir tay pirinç aldım. 5.Bir küfe ağırlığında : Bağımızdan bir tay ak üzüm çıktı.
tay anlamı
1.Çift olan şeyin teki : Bizim öküzün tayı hastalandı. 2.Bir tek : Bir tay oğlum var.
1.Çift olan şeyin teki : Bizim öküzün tayı hastalandı. 2.Bir tek : Bir tay oğlum var.
tay anlamı
Kesilmiş tahtalık ağaç.
Kesilmiş tahtalık ağaç.
*Antakya -Hatay
tay anlamı
1.Babasız çocuk. 2.Üvey çocuk.
1.Babasız çocuk. 2.Üvey çocuk.
tay anlamı
Yan, taraf: Siz o tayda mı oturuyorsunuz bu tayda mı?
Yan, taraf: Siz o tayda mı oturuyorsunuz bu tayda mı?
Kerkük
tay anlamı
Toy.
Toy.
*Kurşunlu -Çankırı
-Gaziantep
tay anlamı
Ot ya da ekin yığını
Ot ya da ekin yığını
-Muğla
tay anlamı
Eş, denk, yaşıt.
Eş, denk, yaşıt.
Çilehane *Reşadiye Tokat
Salman *Akkuş Ordu
Uluşiran *Şiran Gümüşhane
Çayağzı *Şavşat Artvin
Kesirik Elâzığ
tay anlamı
< ET tay: At veya eşek yükü; ağırlık (Erzincan merkez)
< ET tay: At veya eşek yükü; ağırlık (Erzincan merkez)
tay anlamı
Çuval
Çuval
Elâzığ ve yöresi
tay anlamı
< ET tay: 1-3 yaş arasındaki at yavrusu; eş; yoldaş; akran
< ET tay: 1-3 yaş arasındaki at yavrusu; eş; yoldaş; akran
tay anlamı
< Far. tây: Denk, deste, bağ
< Far. tây: Denk, deste, bağ
tay anlamı
Tay, atın yavrusu
Tay, atın yavrusu
Aybastı Ordu
tay anlamı
1. Eş, benzer, akran. 2. Taraf
1. Eş, benzer, akran. 2. Taraf
Kars
tay eş anlamlısı
denk
(I) is. 1. Yük hayvanlarının sağ ve soluna konulan iki yük parçasından her biri: Yükün bir dengi fasulye, bir dengi nohut. 2. Yatak, yorgan, kumaş vb. eşyanın sarılıp bağlanmasıyla oluşan yük, balya: "Denklerin üstünde zayıf bir delikanlı hazin bir ayrılık türküsü çağırıyor." -Y. Z. Ortaç. 3. fiz. Destekleri paralel, yönleri aynı, şiddetleri eşit bulunan güçler.
(I) is. 1. Yük hayvanlarının sağ ve soluna konulan iki yük parçasından her biri: Yükün bir dengi fasulye, bir dengi nohut. 2. Yatak, yorgan, kumaş vb. eşyanın sarılıp bağlanmasıyla oluşan yük, balya: "Denklerin üstünde zayıf bir delikanlı hazin bir ayrılık türküsü çağırıyor." -Y. Z. Ortaç. 3. fiz. Destekleri paralel, yönleri aynı, şiddetleri eşit bulunan güçler.
denk
(II) sf. 1. Ağırlık bakımından eşit olan. 2. is. esk. 0,80175 g olan ağırlık ölçü birimi. 3. mec. Uygun, nitelik yönünden eşit: "Çok aradım bulamadım dengimi / Elvan çiçeklerden aldım rengimi" -Halk türküsü.
(II) sf. 1. Ağırlık bakımından eşit olan. 2. is. esk. 0,80175 g olan ağırlık ölçü birimi. 3. mec. Uygun, nitelik yönünden eşit: "Çok aradım bulamadım dengimi / Elvan çiçeklerden aldım rengimi" -Halk türküsü.
eş
is. 1. Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzeri: "Çorabın öbür eşini yerden almak için sol ayağını uzatıyordun." -Ö. Seyfettin. 2. Karı kocadan her biri, hayat arkadaşı, refik, refika: "Kadın diye eşini bellemiş, dürüst, aile babası bir adamdır." -Z. Selimoğlu. 3. Birlikte yaşayan dişi ve erkek hayvandan her biri: Güvercin eşini arıyor. 4. İkişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda, ortak oynayan iki kişiden her birinin öbürüne göre durumu, partner: Briçte kuvvetli bir eş seçti. 5. hlk. Kuma, ortak. 6. hlk. Arkadaş. 7. hlk. Döl eşi.
is. 1. Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzeri: "Çorabın öbür eşini yerden almak için sol ayağını uzatıyordun." -Ö. Seyfettin. 2. Karı kocadan her biri, hayat arkadaşı, refik, refika: "Kadın diye eşini bellemiş, dürüst, aile babası bir adamdır." -Z. Selimoğlu. 3. Birlikte yaşayan dişi ve erkek hayvandan her biri: Güvercin eşini arıyor. 4. İkişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda, ortak oynayan iki kişiden her birinin öbürüne göre durumu, partner: Briçte kuvvetli bir eş seçti. 5. hlk. Kuma, ortak. 6. hlk. Arkadaş. 7. hlk. Döl eşi.
eşit
sf. 1. Yapı, değer, boyut, nicelik ve nitelik bakımından birbirinden ne artık ne eksik olmayan (iki veya daha çok şey), müsavi: "Bunlar bastonlarına dayanarak hep eşit adımlarla yürürler." -S. Birsel. 2. Aynı haklardan yararlanan, aynı düzeyde olan (kimse): "Herkes ... kanun önünde eşittir." -Anayasa.
sf. 1. Yapı, değer, boyut, nicelik ve nitelik bakımından birbirinden ne artık ne eksik olmayan (iki veya daha çok şey), müsavi: "Bunlar bastonlarına dayanarak hep eşit adımlarla yürürler." -S. Birsel. 2. Aynı haklardan yararlanan, aynı düzeyde olan (kimse): "Herkes ... kanun önünde eşittir." -Anayasa.
"tay" için örnek kullanımlar
Dr. Tay'a ziyaretinde müdür yardımcısı Osman Öztürk de eşlik etti.
Dr. Thai deputy Osman Öztürk was accompanied by a visit to.
Kaynak: haber3.comBu fiyatlar arasında bir tay satılıyorsa bilin ki Caş'ın tayıdır.
CAS has sold a colt the foal of these prices you should know.
Kaynak: bugun.com.trYakın Kelimeler
Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
