Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

yapmak ne demek?

 - 4 sözlük, 8 sonuç.

Divanü Lügati't-Türk

yapmak anlamı
örtmek, kapamak; kurmak, yapmak

Güncel Türkçe Sözlük

yapmak, -ar anlamı
(-i) 1. Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek: "Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır." -Ç. Altan. 2. (nsz) Olmasına yol açmak: Durgun sular sıtma yapar. 3. (nsz) Yol almak. 4. Onarmak, Tamir etmek: Bozulan saatimi saatçi yaptı. 5. (nsz) Bir şeyi başka bir şey durumuna getirmek: "Ayrıca terbiye edeceğim, onu yaman bir polis köpeği yapacağım." -R. H. Karay. 6. Bir dileği, bir isteği yerine getirmek, uygulamak, ifa etmek: "Şu işi yapıver, diye yalvarmıştı da enişte engel olmuştu." -S. M. Alus. 7. (nsz) Bir düşünceyi, bir davranışı, bir isteği işe dönüştürmek, gerçekleştirmek: "Elimi ağzına götürerek sus işareti yaptım." -R. H. Karay. 8. Düzenli bir duruma getirmek: Yatak yapmak. Yolu yaptılar. 9. (nsz) Üretmek: Ayakkabı yapmak. 10. (nsz) Bir harekete, işe başlamak veya bir hareketle, işle uğraşmak: Koşu yapmak. Sarsıntı yapmak. 11. Zarara yol açmak. 12. Etkili olmak. 13. (nsz) Salgılamak, çıkarmak: Tükürük bezleri tükürük yapar. 14. (-e) Dışkı çıkarmak: Çocuk, altına yapmış. 15. Gerçekleştirmek: "İlk ve ortaöğrenimini Anadolu'da yapmıştır." -Y. Z. Ortaç. 16. Tehdit yoluyla birini herhangi bir duruma düşürmek: Ben adamı ne yaparım biliyor musun? 17. (-i, -e) Evlendirmek: Bu kızı sana yapacağız. 18. (yar) Bir durum yaratmak: "Fırının harlı ateşi yanaklarını pembe pembe yapmıştı." -N. Araz. 19. (yar) Edinmek, sahip olmak: Servet yapmak. Altın yapmak. 20. (yar) Bir kimseye bir meslek kazandırmak, yetiştirmek: "Onu da Üsküdar'daki ambar memuru yapmak suretiyle daireden uzaklaştırdı." -H. Taner. 21. (nsz) Davranmak, hareket etmek: İyi yapmıyorsunuz, çocuğu çok azarlıyorsunuz. Uyumuş gibi yapmak. 22. (nsz) Olmak: Bu kış çok soğuk yaptı.

Türkçe - İngilizce

yapmak anlamı
fiil
1) do
2) make
3) perform
4) have
5) build
6) take
7) create
8) accomplish
9) establish
10) set
11) execute
12) practice
13) produce
14) carve out
15) implement
16) get
17) fulfill
18) put on
19) transact
20) go through
21) perpetrate
22) land
23) fashion
24) acquit oneself
25) ply
26) weave
27) engineer
28) father
29) architect
30) contrive
31) put through
32) turn out
33) profess
34) go over
35) practise
36) fulfil

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

yapmak anlamı
Dışkısını yapmak, pislemek.

*Bor -Niğde

yapmak anlamı
Cinsel ilişkide bulunmak.

*Bor -Niğde

yapmak anlamı
< ET yapmak: yapmak; etmek. || naapmak: ne yapmak || çamaşur yapmak: çamaşır yıkamak || elçiluh yapmak: elçilik etmek || güleş yapmak: güreş tutmak || hilleluh yapmak: hile etmek || tehrip yapmak: tahrib etmek || yayla yapmak: yaylaya çıkmak
yapmak anlamı
Yapmak, etmek

Uşak

yapmak anlamı
1. İcra etmek. 2. İş çevirmek. 3. İnşa etmek

Artvin Yusufeli Uşhum köyü

yapmak eş anlamlısı

çıkarmak
(-den) 1. Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak: "Çantasından çok sayfalı, maroken kaplı küçük bir defter çıkardı." -Ö. Seyfettin. 2. (-i) Sonunu getirmek: Bu para ile ayı çıkarırız. 3. (-i) Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek. 4. (-i) Bulmak, ortaya koymak: Yalanını çıkarmak. Yanlışını çıkarmak. 5. (-i) Hatırlamak: "Adamı nereden tanıdığımı tam olarak çıkarmaya çalıştım." -N. Cumalı. 6. (-i, -den) Öfke, hırs, acı vb.nin zararını çektirmek: Öfkesini benden çıkardı. 7. (-i, -den) Sağlamak, elde etmek: Ekmeğini taştan çıkarmak. 8. (-i, nsz) Gibi göstermek, bir davranış yüklemek: Birini hırsız çıkarmak. Suçlu çıkarmak. 9. Sindirim yolundan dışarı atmak: "Sonunda dayanamayıp o gece ne yediyse çıkardı." -İ. O. Anar. 10. İlgisini keserek uzaklaştırmak. 11. (-i) Giysi, ayakkabı vb.ni vücuttan ayırmak, soymak: "İhtiyar hatun, onun ayakkabılarını ve ceketini çıkarıp çekilip gitmişti." -S. F. Abasıyanık. 12. (-i) Yayımlamak: "Gençlerin tenkitlerini gördü, yeni çıkardıkları edebiyat tarihlerini karıştırdı." -O. S. Orhon. 13. (-i) Gidermek: Lekeyi çıkarmak. 14. (nsz) Sebep olmak, yol açmak: "Bir dedektif bürosu açmış, hükûmet zorluk çıkardığından kapatmıştı." -R. H. Karay. 15. (nsz) Yapmak, üretmek: Bu terzi çok iş çıkarıyor. 16. (-e, nsz) Sunmak: Konuklara çerez çıkardı. 17. (-e, -i) Göstermek: "Sosyeteye bir ustabaşıyı kocam diye çıkaracaksın." -M. Ş. Esendal. 18. (-i, -le) Bir müzik parçasını notalarıyla çalmak: "Yeni öğrendiği bir tangoyu piyanoda tek parmakla çıkarmaya çalışan İlhami..." -H. Taner. 19. (nsz) Yollamak, göndermek: Bir adam çıkarıp oğlunu yanına getirtti. 20. (nsz) Boşaltmak: "Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik." -R. H. Karay. 21. (nsz) Resim yapmak. 22. (nsz) Fotoğraf çektirmek. 23. (-i) mec. Söylemek: "Bu dedikoduyu ortaya mutlak bizim arkadaş çıkarmıştır." -O. C. Kaygılı. 24. (-i, -den) mat. Üçüncü bir sayı elde etmek üzere belli bir sayıdan, daha az değerli başka bir sayı kadar birim eksiltmek, tarh etmek.
davranmak
(nsz) 1. Bir kimseye veya bir şeye karşı belli tavır takınmak: "Hiç gerekmezken dönüyor ve onu yeni görmüş gibi davranıyor." -T. Buğra. 2. (-e) Bir şeye el atmak, girişmek: "Onu örnek alan hamallar da camgöbeği takımın diğer parçalarına davrandılar." -E. Şafak. 3. (-e) Bir işi yapmaya hazır olmak, hazırlanmak: "Kalbine bu üzüntü düşünce duramadı, ayağa kalkıp gitmeye davrandı." -R. H. Karay.
edinmek
(nsz) Kendini bir şeye sahip kılmak, kendine sağlamak, iktisap etmek: "Başlangıçta ücretini düşük tutup el mahareti edindi." -İ. O. Anar.
gerçekleştirmek
(-i) Gerçek duruma getirmek, yapmak, ortaya koymak.
hareket etmek
1) yola gitmek, yola çıkmak: "Ne vakit hareket edeceğiz, Kenan? Yarın mı?" -Ö. Seyfettin. 2) vücudu oynatmak, kıpırdatmak veya kımıldamak, devinmek; 3) davranmak: "İnsan bu kadar ölçülü hareket eder mi, edemez mi?" -H. E. Adıvar. 4) fiz. devinmek.
ifa etmek
1) yapmak, yerine getirmek: "Hürmetlerimi kendim ifa eder, mektup yazarım." -S. F. Abasıyanık. 2) ödemek.
olmak
(nsz) 1. Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak: "En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu." -S. F. Abasıyanık. 2. Gerçekleşmek veya yapılmak. 3. Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak: "Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından biri ve ilkidir." -T. Buğra. 4. Bir şeyi elde etmek, edinmek: "Nihayet ben mal sahibi olacağıma göre rahattım." -S. F. Abasıyanık. 5. Bir durumdan başka bir duruma geçmek. 6. Herhangi bir durumda bulunmak. 7. Uygun düşmek, yerinde görülmek: Böyle iş olmaz. Oraya gitmesek de olur. 8. Yetişmek, olgunlaşmak: Ekinler oldu. Üzümler daha olmadı. 9. Hazırlanmak, hazır duruma gelmek: Çay oldu. 10. Bulunmak: "Kız da hemen olduğu yere oturdu." -M. Ş. Esendal. 11. Geçmek, tamamlanmak: İki yıl oldu. Nerede ise üç yıl olacak. 12. Sürdürmek, yürütmek: İlişkilerimiz dostça olsun istiyorum. 13. Bir kuruluşla, örgütle ilgili bulunmak, mensup olmak: Partili olmak. 14. Yaklaşmak, gelip çatmak: Sabah oldu. 15. Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek: "Pırlanta gerdanlığı da tektaş küpesi de zümrüt yüzüğü de kendinin olsun!" -S. M. Alus. 16. Ek fiilin geniş zamanı olan -dır (-dir) anlamında kullanılan bir söz: Annesi oluyor. Yeğeni olur. 17. (nsz) tkz. Sarhoş olmak: Sen adamakıllı olmuşsun. 18. (-e) Uymak, tam gelmek: Bu şapka başıma oluyor. 19. (-den) Yitirmek, elinden kaçırmak: Tembelliği yüzünden işinden oldu. 20. (-den) Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak: Köyden, kasabadan olmayan, düveni, dirgeni nasıl bilebilir? 21. (-e) Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek: Aman, ona bir şey olmasın! Kimseye bir şey olmadı. 22. (-e) Yol açmak: Bu davranışın ona çok zararı oldu. 23. Bir ad veya sıfatın belirttiği durumu almak: Su, buz oldu. 24. (yar) Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur: Artık bize gelmez oldu. Bu işi yapmış olacak. 25. (yar) Hastalığa yakalanmak, tutulmak: Tifo olmak. Verem olmak.
onarmak
(-i) 1. Bozulmuş, eskimiş olan bir şeyi düzeltip işler veya kullanılır duruma sokmak, işe yarar duruma getirmek, tamir etmek: Bozuk bir saati onardı. 2. Bir yapının, bir heykelin, bir resmin bozulmuş yerlerini yeniden yapmak, ilk duruma getirmek, restore etmek. 3. mec. İşlenen bir kusuru, yapılan bir yanlışlığı giderecek veya önleyecek davranışlarda bulunmak.
tamir etmek
1) onarmak: "Elbiselerini bizzat yamıyorlar, ayakkabılarını tamir ediyorlar, hayvanlarını öz elleriyle sağıyorlar." -N. F. Kısakürek. 2) yapılan bir yanlışı düzeltmeye çalışmak.
uygulamak
(-i) 1. Kuramsal bir bilgiyi, ilkeyi, düşünceyi herhangi bir alanda hayata geçirmek, tatbik etmek: "Nitekim bilge bunu açıkça söylemekle kalmaz, tamı tamına uygular da." -N. Uygur. 2. (-i, -e) Üst üste getirmek, üstüne koymak, tatbik etmek: İki üçgeni birbirine uygulamak.
üretmek
(nsz) 1. Aynı türden canlıları çoğaltmak: "Minnacık bir kir, olduğu yerde durmuyor, dakikada üçe beşe katlanarak çoğalan mikroplar üretiyordu." -E. Şafak. 2. Ekonomik bir etkinlik sonucu ürün elde etmek: Petrol üretmek. Çimento üretmek. 3. mec. Oluşturmak, yaratmak, meydana getirmek: Şiir üretmek.
yetiştirmek
(-i, -e) 1. Birini, bir şeyi gitmekte veya gitmek üzere olan bir kimse veya şeye ulaştırmak, ulaşmasını sağlamak. 2. Vaktinde hazır olmasını sağlamak, tamamlamak, bitirmek: Kitabı önümüzdeki aya yetiştireceğim. 3. Birini gerekli bir iş için tam zamanında bir yere götürmek: Hastayı doktora yetiştirmek. 4. (nsz) Üretmek, büyütmek, geliştirmek: "Evlerinin bahçesinde bir iki elma, erik ağacı yetiştirirler." -N. Cumalı. 5. İletmek, duyurmak: "Müjdeyi komşu hanımlara yetiştirmeye koşmuştu." -H. F. Ozansoy. 6. Sağlayıp vermek: "Sigara yakmak isteyenlere kibrit yetiştirir." -H. Taner. 7. (-i) Yetmesini sağlamak: "Cephemiz susuz, kuru ekmek ve benzini güç yetiştiriyoruz." -F. R. Atay. 8. (-e) mec. Söylenmemesi gereken bir şeyi hemen söylemek: "Hiç kalır mı? Ertesi gün valiye yetiştirdiler." -M. Ş. Esendal. 9. (-i) mec. Çocuğun gelişip büyümesine özen göstermek: "Munise'yi güzel ahlaklı bir kadın olarak yetiştirecektim." -R. N. Güntekin. 10. (-i) mec. Eğitim, öğrenim sağlamak.

"yapmak" için örnek kullanımlar

Türkiye'nin 10 büyük ekonomiden biri olması için neler yapmak lazım?
I need to do to be one of the 10 largest economies in Turkey?
Kaynak: turkiyegazetesi.com.tr
Başkan Yıldırım bana senin işin sadece tercümanlık yapmak derdi.
Just do your job, I would say Lightning President interpreter.
Kaynak: takvim.com.tr
Bu takımın nereden nereye geldiğini görüp ona göre yorum yapmak lazım.
According to this team and we should see where I need to make comments.
Kaynak: spor.haber3.com
İlkokul üçüncü sınıftan beri ne yapmak istediğimi biliyordum.
I knew I wanted to do since third grade of primary school.
Kaynak: sabah.com.tr
Bilgisayar ortamında rötuş yapmak için kullanılan en yaygın programlardan birisi Adobe firmasının bir ürünü olan Adobe Photoshop 'tur.
Kaynak: Rötuş
Yüksek lisans başvurusu yapmak için ALES sınavına girip yeterli puan almış olmak ve başvuru yapılan programın gerekliliklerini yerine
Kaynak: Yüksek lisans
Bir uçak, hava alanı nda bir yerden diğer bir yere rule yapmak için taksi yollarını kullanır. Örnek olarak, havalimanı terminali nden
Kaynak: Rule
Radyasyon kaynakları ile çalışan görevlilerin ve sorumluların radyasyondan korunması ile ilgili eğitimlerini yapmak, düzenlenecek kurs ve
Kaynak: Fizik mühendisliği
Algoritma, matematik te ve bilgisayar bilimi nde bir işi yapmak için tanımlanan, bir başlangıç durumundan başladığında, açıkça belirlenmiş
Kaynak: Algoritma
Çalgı (müzik aleti) müzik yapmak için kullanılan âlet lere verilen genel isim dir. Çalgıların türleri, tarihi, yapım biçimleri gibi
Kaynak: Çalgı
Kimyasal savaş maddeleri, insan üzerinde fiziksel ya psikolojik tahrip etkisi yapmak üzere kimyevi maddelerin zehirleyici özelliklerinden
Kaynak: Kimyasal savaş
Oyun motoru, kişilerin veya şirket lerin oyun yapmak amacıyla kullandığı ücretli veya ücretsiz olan programlara verilen isimdir.
Kaynak: Oyun motoru
Askerî uçak ve helikopterler, savaşlarda kara ve su üstündeki hedefleri bomba lamak, diğer uçakları tahrip etmek, keşif yapmak, personel
Kaynak: Askerî uçak
Genelde, deniz taşıtlarında sefer yapmak, gemi işletmeciliği ve deniz spor larına yönelik kullanılır. Deniz ile ilgili bürokratik, ticaret
Kaynak: Denizcilik
Sanskrit dilinde “yapmak, eylemek, bir fiilde bulunmak” anlamındaki “kri” sözcüğünden türetilmiştir. Karma sözcüğü farklı sözcüklerle
Kaynak: Karma yasası
Türk Standardları Enstitüsü (TSE) standartlar yapmak amacıyla 1960 yılında kurulmuştur. TSE, 26 Mayıs 1955'de ISO'ya, 1 Ocak 1956
Kaynak: Türk Standardları Enstitüsü
Kullanılabilir cisim ler yapmak amacı ile doğal ya da yapay olarak üretilmiş maddelere malzeme denir. Günümüzde birçok malzeme çeşidi
Kaynak: Malzeme
Balmumu, arıların petek lerini yapmak için karın halkalarında (segmentlerde) bulunan balmumu bezlerinden salgıladıkları yumuşak sarı veya
Kaynak: Balmumu
Mevcut olan ormanlar dahil, ormanların bakımı ve iyileştirilmesi, bozuk ormanların imar ve ıslahını yapmak. ormanları tesis ve bakımını yapmak.
Kaynak: Orman mühendisliği
arasında yapılan birleşme anlaşmasının belgelenmesidir Evliliğin tek koşulu çocuk yapmak olmamasına rağmen bu emrin yerine getirilmesi beklenir.
Kaynak: Yahudiliğin evliliğe bakış açısı
Sıklıkla özel konularda araştırma yapmak için oluştulurlar. Ayrıca bir enstitü mesleki kuruluş da olabilir. Bazı ülkelerde enstitüler
Kaynak: Enstitü
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.