uymak (-e) 1. Ölçüleri birbirini tutmak:
Ayakkabı ayağına iyi uydu. 2. Renk, biçim vb. yönünden birbirini tutmak, uygun düşmek:
Kravat ceketine uymuş. 3. Zevke, anlayışa uygun düşmek:
Sizin tutumunuz bizim görev anlayışımıza uyuyor. 4. Bir inanca, bir anlayışa, bir duruma veya egemen bir güce uygun davranışta bulunmak, riayet etmek:
"Şu acayip sevdaları bırak, muhite uy, zamana uy, hayatını mükemmel kazanırsın." -P. Safa. 5. Bağlı kalmak, tabi olmak:
Birtakım kayıt ve şartlara uymalıydı. 6. Uygun düşmek, münasip olmak:
"Her cihette birbirine uyacak kadın erkek bulmak dünyada kabil değildir." -H. C. Yalçın.
yakışmak (nsz) 1. Güzel durmak, iyi gitmek, yaraşmak, uygun gelmek:
"Önden yandan nasıl durduğunu, yakışıp yakışmadığını gözden geçirecek." -M. Ş. Esendal. 2.
(-e) Uygun olmak, iyi karşılanmak, münasip olmak:
"Öyle şey küçüklerin ağzına yakışmaz." -B. Felek.