alışkanlık is. 1. Bir şeye alışmış olma durumu, alışkınlık, alışmışlık, itiyat, huy, ünsiyet:
"Yılların verdiği alışkanlıkla, kendimden emin konuşuyorum." -A. Ümit. 2. Yakınlık, arkadaşlık, ünsiyet. 3.
fel. ve
ruh b. İç ve dış etkilerle davranışların tekrarlanması, hep aynı biçimde gerçekleşmesi sonucu beliren şartlanmış davranış.
çabukluk is. Çabuk olma durumu, hız, sürat:
"Her şey umulmaz bir çabuklukla yoluna girdi." -R. N. Güntekin.
çalım is. 1. Karşıdakini etkilemek amacıyla yapılan abartılı davranış, kurum, caka:
"Sözlerini tartarak konuşuyorlarsa çalımlarından değil bu." -N. Uygur. 2. Kılıcın keskin yanı. 3. Menzil, erim:
Kurşun çalımı. Göz çalımı. 4. Biraz benzeme, andırma. 5.
den. Geminin su kesiminden aşağı bölümünün baş ve kıç bodoslamasına doğru darlaşması. 6.
sp. Bir oyuncunun topu elinden veya ayağından kaçırmadan karşısındaki oyuncuları kıvrak hareketlerle geçmesi.
kılavuz is. 1. Yol gösteren, tarihî ve turistik yerleri gezerken bilgi aktaran kimse, rehber:
"Mum tutan kılavuzların arkasından içeri girdik." -F. R. Atay. 2. Herhangi bir alanda ve konuda bilgi veren, yol yöntem gösteren kitap vb:
Öğrenci kılavuzu. 3. Evlenecek olan erkek veya kadına eş bulan kimse. 4.
mec. Ruhsal ve zihinsel bakımdan yol gösteren, ışık tutan kimse:
Kılavuzumuz Atatürk'tür. 5.
den. Kılavuz gemisi. 6.
den. Kılavuz kaptan:
İstanbul Boğazı'ndan kılavuz almadan geçmek yasaktır. 7.
sin. Makaradaki filmlerin başında ve sonunda yer alan, filmin alıcı, yıkama aracı, basım aracı, gösterici vb. araçlara takılıp çıkarılmasında kolaylık sağlayan, asıl film için pay bırakan çeşitli renklerde film parçası. 8.
tek. Somun veya boru içine yiv açmakta kullanılan araç. 9.
tek. Dar ve uzun bir yerden tel, kablo gibi bükülebilen bir şey geçirilirken bunların ucuna bağlandığı sert nesne.
meleke is. 1. Tekrarlama sonucu kazanılan yatkınlık, alışkanlık:
"Bütün melekelerim yerinde olduğu hâlde kendimde değildim." -N. F. Kısakürek. 2.
fel. ve
ruh b. Yeti. 3. Yelken makarası.
yardımcı is. 1. Yardım eden veya gerektiğinde yardım edecek olan kimse vb., muavin, muin, yaver, asistan:
"Ev işlerinde annemin yardımcısı yine bendim." -A. Ağaoğlu. 2.
sf. Yardımı olan (şey):
"Bugün yardımcı kitaplardan işe başlayalım." -N. Hikmet.
yatkınlık is. 1. Yatkın olma durumu. 2. Alışkanlıktan doğan yeti, meleke, mümarese.
yeti is. fel. 1. İnsanda bulunan, bir şey yapabilme yeteneği, meleke:
"Aklımız fikrimiz hep insanda, yetilerimizi var gücümüzle çoğaltıp onun rahatlığına çalışıyoruz." -A. Erhat. 2.
ruh b. Bellek, usa vurma, algılama veya imgeleme gibi insanın doğuştan gelen zihin güçlerinden herhangi biri, meleke.