Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

zahir ne demek?

 - 2 sözlük, 3 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

zahir anlamı
(I) sf. (za:hir) 1. Açık, belli. 2. is. Dış yüz, görünüş. 3. zf. hlk. Kuşkusuz, elbette, şüphesiz: "Zahir, o anda başıma kan çıkmış, yüzüm kızarmış olacak ki..." -S. M. Alus. 4. zf. Görünüşe göre, anlaşıldığına göre: Ben yanlış biliyormuşum zahir.
zahir anlamı
(II) sf. (zahi:r) esk. Yardım eden, destekleyen, arka çıkan.

Kişi Adları Sözlüğü

Zahir anlamı Köken: Ar.
Söyleyiş: (za:hir) Cinsiyet: Erkek
1. Parlak, açık, belli. 2. Dış görünüş, dış yüz. 3. Coşmuş, taşkın.

zahir eş anlamlısı

açık
is. 1. Bir gereksinimin karşılanamaması durumu: Bütçe açığı. Ülkenin doktor açığı. 2. Belli bir yerin biraz uzağı: Tren yolu nehrin açığından geçer. 3. Denizin kıyıdan uzakça olan yeri: "Limanda bilinen gemiler, oysa açıklardadır." -B. Necatigil. 4. sf. Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı: "Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik." -R. N. Güntekin. 5. sf. Engelsiz: Açık yol. 6. sf. Örtüsüz, çıplak: "Yolcuların hepsi indikten sonra Mehmet Akif göründü, beni açık başıyla selamladı." -A. Kabaklı. 7. sf. Boş: Kâğıtta açık yer kalmadı. 8. sf. Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal: Açık kadro. 9. sf. Aralığı çok: Açık adımlarla. 10. sf. Çalışır durumda olan: "Bazı dükkânları açık olan caddeden sola saptılar." -Ö. Seyfettin. 11. sf. Kolay anlaşılır, vazıh: "Açık konuşma zamanının artık geldiğine kani idim." -R. N. Güntekin. 12. sf. Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen: Bu adamın her işi açıktır. 13. sf. Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen: "... her çeşit kafa ve gönül fırtınalarına açık bir adamdı o." -T. Buğra. 14. sf. Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı: "Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu." -Ö. Seyfettin. 15. sf. Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.). 16. zf. Belirgin bir biçimde: "İnsan mağlubiyetini bu kadar açık kabul eder mi?" -M. Yesari.
belli
(I) sf. Beli olan: "Hani sen benim gibi ince belli sarışınları severdin?" -N. Araz.
belli
(II) sf. 1. Bilinmedik bir yanı olmayan, malum: "Hâlimiz, vaktimiz sizce belli." -H. R. Gürpınar. 2. Gizli olmayan, ortada olan, anlaşılan, bedihi, zahir, aşikâr: "Kıyafetinden söyleyeceği şeyin ciddiyeti belli." -Ö. Seyfettin. 3. Belirli, muayyen: "Bu oyun çok kısa, belli bir temsil süresi doldurmuyor." -A. Ağaoğlu.
elbette
zf. (elbe'tte) Her hâlde, şüphesiz, kuşkusuz, elbet: "Bu şato sahibi elbette, şatonun her şeyiyle uğraşmak zorundadır." -A. Kabaklı.
görünüş
is. 1. Görünme işi. 2. Gözün ilk bakışta veya zihnin dolaysız olarak algıladığı şey. 3. Gerçeğe uymayan dış görüntü, zevahir: Görünüşe aldanmamalı. 4. Bulunulan bir yerden görülebilen alan, görünüm, manzara: "Van gölünün görünüşü eşsizdi." -N. Cumalı. 5. db. Fiillerin belirttiği oluşların süresi, gelişmesi ve bitmesiyle ilgili bütün biçimleri kapsayan dil bilgisi kategorisi: Atıldı atılacak, düştü düşecek; gelmiş olmak, gidecek olmak.
kuşkusuz
sf. 1. Kuşkusu olmayan, işkilsiz, şüphesiz. 2. zf. (ku'şkusuz) Elbette, şüphesiz: "Kuşkusuz hepimiz her alanın uzmanı olamayız." -A. Ağaoğlu.
şüphesiz
sf. ve zf. Kuşkusuz: "İki üç gündür şüphesiz aç kalan tekir kedi kapıdan bakıyordu." -Ö. Seyfettin. "Onu bu topraklardan koparabilse, alıp Avustralya'ya götürürdü şüphesiz." -E. Şafak.

"zahir" için örnek kullanımlar

Halil Altıntop'un Zahir adında 2 yaşında da bir oğlu bulunuyor.
Halil Altintop is also a 2 year old son named Zahir's.
Kaynak: ajansspor.com
Halil'in Zahir adında 2 yaşında bir de erkek çocuğu bulunuyor.
Also has a 2 year old boy named Khalil Zahir.
Kaynak: fotomac.com.tr
Berkuk, tam adı Melikü'z-zahir Seyfeddin El-Osmani El-Yulbuğavi Berkuk (ö. 10 Haziran 1399, Kahire ), Çerkes kökenli Burci hanedaninin
Kaynak: Berkuk
Dolunay, Ay ile Güneş'in jeosentrik zahir (ekliptik ) boylamlarının farkı 180 derece olduğunda gerçekleşir. Bu durumda Ay, Dünya'ya göre
Kaynak: Dolunay

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.