kendi zm. 1. İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarayan dönüşlülük zamiri, zat. 2. Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatan bir söz:
Kendisi gelsin. Kendimiz görmeliyiz. 3. Bir işte başkalarının etkisi bulunmadığını belirten bir söz:
"Kendi yapacağı işi bırakır, âleme öğüt vermeye kalkar." -B. Felek. 4. "Kendisi, kendileri" biçiminde bazen saygı duygusuyla veya söz konusu olanları amaçlayarak o ve onlar yerine kullanılan bir söz:
Kendileri evde yoklar mı? kişi is. 1. Kadın veya erkeğe verilen genel ad, şahıs, zat, nefer:
"Sınıfta, sürekli olarak numarası yaramazlar listesinin başına yazılan kişi bendim." -A. Kutlu. 2.
db. Çekimli fiillerde ve zamirlerde konuşan, dinleyen, sözü edilen varlık, şahıs:
Ben (tekil kişi), sen (tekil kişi), o (tekil kişi); biz (çoğul kişi.) siz (çoğul kişi), onlar (çoğul kişi). 3.
ed. Oyun, roman, hikâye vb.nde yer alan kimse. 4.
hlk. Eş, koca. 5.
esk. Erkek.
öz(I)
is. 1.
fel. Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı:
"Özünü bir yerde bırakıp sadece kalıbını gezdirmişti." -H. Taner. 2. "Kendine, kendi kendini" anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz:
Öz eleştiri, öz geçmiş, öz yönetim. 3. Bir şeyin en kuvvetli veya kıvamlı bölümü, hülasa, zübde, ekstre:
Karaciğer özü. Meyve özü. Mısır özü. 4. Çıbanların içinde ölmüş dokudan oluşan irinle birlikte çıkan parça. 5.
zm. Kendi, zat:
"Bir od düştü yanar tatlı özüme / Dünya zindan görünüyor gözüme." -Karacaoğlan. 6.
mec. Bir şeyin temel ögesi, künh, zübde:
"Ortalıktaki krizi sebep gösteriyorlar ama asıl kriz şirketin kendi özünde." -A. Gündüz. 7.
bit. b. Bitkilerin kök, gövde ve dallarının boydan boya ortasında bulunan, hafif, gevrek ve çoğu yumuşak bölüm:
"Ağacın çürüğü özünden olur / Yiğidin iyisi sözünden olur" -Halk türküsü.
öz(II)
sf. 1. Kan bağı ile bağlı olan, üvey olmayan:
"Size öz evladım gibi davranacağım." -A. Kulin. 2. İçine, arılığını, saflığını bozacak hiçbir şey karışmamış olan, saf, arı.
öz(III)
is. hlk. 1. Dere, çay. 2. Sulak, verimli yer.