Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

basit ne demek?

 - 2 sözlük, 2 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

basit anlamı
sf. 1. Yapılması veya anlaşılması kolay olan, karışık olmayan, bayağı: "İşte en basit bir sebep. Belki sadeliğinden tuhaf geliyor insana." -N. F. Kısakürek. 2. Kolay: "En basit şeyi yazamayacak kadar cahildi." -H. Taner. 3. mec. Süssüz, gösterişsiz: "Üstünde basit ve kapalı bir çarşaf vardı." -A. Gündüz. 4. mec. Bilgi ve görgüsü sınırlı olan, bayağı, görgüsüz: "Bu, fikirsiz, basit ve masum bir çocuk hafifliği değildi." -R. N. Güntekin. 5. mec. Her zaman rastlanan, özelliği olmayan, olağan: "Bu basit takılmalar, her seferinde onları güldürdü." -N. Cumalı.

Türkçe - İngilizce

basit anlamı
sıfat
1) simple
2) simplistic
3) basic
4) easy
5) straightforward
6) elementary
7) primitive
8) small
9) undemanding
10) crude
11) humble
12) simplex
13) facile
14) foolproof
15) homely
16) elemental
17) vulgar
18) potty
19) everyday
20) frugal
21) jejune
22) simplificative
23) countrified
zarf
1) frugally

basit eş anlamlısı

bayağı
sf. 1. Aşağılık, pespaye: "Bütün hareketleri adi, kaba ve bayağı idi." -Ö. Seyfettin. 2. Basit, adi, sıradan, amiyane, banal: "Kardeşimi birdenbire çok bayağı buldum." -P. Safa. 3. zf. (ba'yağı) Hemen hemen, âdeta: Bayağı kanacak gibi oldum. 4. zf. Gerçekten: "Bayağı, çocuk gibi sevinirim limonun yarısının durduğuna." -S. F. Abasıyanık. "Çapkınlığı, çok iğrenç ve bayağı çapkınlık." -M. Yesari. 5. zf. Oldukça, epey: "Hayır işlemeden geçen günü heder olmuş addederek bayağı canı sıkılır." -E. E. Talu.
gösterişsiz
sf. 1. Gösterişi olmayan, mütevazı: "Fakat fakir, gösterişsiz ve hatırsız bir adam olduğu için teşebbüsleri daima neticesiz kalmıştır." -R. N. Güntekin. 2. Gösteriş yapmayan.
kolay
sf. 1. Sıkıntı çekmeden, yorulmadan yapılabilen, emeksiz, zahmetsiz, güç ve zor karşıtı: "Cebimde mevcut paradan bu kadar bir şey buna tahsis etmek pek kolaydı." -H. Z. Uşaklıgil. 2. is. Kolaylık: İşin kolayını buldum. 3. zf. Kolayca, sıkıntısız bir biçimde, basitçe: "Yolu bulmak kolay oldu." -Halikarnas Balıkçısı.
olağan
sf. 1. Sık sık olan, olagelen, doğal, tabii, olmadık karşıtı: "Dilimizi doğru yazmak, doğru konuşmak olağan değil, ulusal bir görevdir." -T. Buğra. 2. Alışılmış olan, normal: "Mutluluğa, bolluğa alışmayacak, bunları olağan görmeyecek insan yoktur." -H. E. Adıvar.
süssüz
sf. Süsü olmayan, süslenmemiş, gösterişsiz, yalın, sade: "Süssüz, boyasız bir genç kız; saçları kısacık kesilmiş." -A. İlhan.

"basit" için örnek kullanımlar

10 kişi kaldık ama gol yememizin asıl sebebi basit hatalar yapmamız.
10 people stayed but the real reason for us to eat goals do simple mistakes.
Kaynak: timeturk.com
''Çok basit bir gol yedik, sonra çok basit bir gol biz attık.
'' We ate a very simple goal, then we have taken a very simple goal.
Kaynak: fotospor.com
Sorun çok basit aslında; bankamatiğin yuttuğu kartımı geri alabilmek!
The problem is actually very simple; atm get swallowed my card back!
Kaynak: posta.com.tr
Sonuç olarak iktidarın hesabı basit: 3 Çocuk Şart+800 TL Yeter!
As a result, power calculation is simple: £ 3 Children's Charter +800 Enough!
Kaynak: gercekgundem.com

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.