Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

temas etmek ne demek?

 - 2 sözlük, 2 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

(bir şeye) temas etmek anlamı
1) dokunmak, değmek: "Etrafımda uçları birbirine temas etmiş hilallerden müteşekkil bir daire vardı." -Ö. Seyfettin. 2) değinmek, sözünü etmek, bahsetmek: "Şiiri iyi okuyanlarla fena okuyanlar arasındaki esaslı farka temas ettik." -Y. K. Beyatlı.

Türkçe - İngilizce

temas etmek anlamı
fiil
1) contact
2) touch

temas etmek eş anlamlısı

bahsetmek
(-den) (ba'hsetmek) Bir konu üzerinde söz söylemek, konuşmak: "O, yanıma oturarak kara haberlerden, kötü rivayetlerden bahsetti." -F. R. Atay.
değinmek
(-e) Bir konuyu ele alarak ondan kısaca söz etmek, dokunmak, temas etmek: "Gündüz yüzme havuzunda açmadığı bir konuya değinmek gereksinmesi duyuyordu." -N. Cumalı.
değmek
(I) (-e) 1. Aralık kalmayıncaya kadar birbirine yaklaşmak, dokunmak, temas etmek: "Kapıdan bir an birbirimize değerek girdik." -Y. Z. Ortaç. 2. Ulaşmak, erişmek: Mektup elime değmedi. Yaşı on beşine değince... 3. İstenilen yere düşmek, rast gelmek, isabet etmek: Kurşun hedefe değdi.
değmek
(II) (-e) 1. Değerinde olmak: "Benim ömrümün üç günü üç yüz bin liraya değer." -H. Taner. 2. Karşılık olmak: "Evet, onun için her şeyi feda etmeye değer." -A. Kabaklı. 3. (nsz) Zevk veren şeyler hoşa gitmek: Bu kahve değdi doğrusu. 4. Herhangi bir nitelikte olmak: "Babaannem özel bir kadındı. Anlatılmaya değer." -A. Kutlu. 5. Eş değerde olmak: Bütün dünyaya değer gözlerin.
dokunmak
(I) (-e) 1. Nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık vb. niteliklerini derinin altındaki sinir uçları aracılığıyla duymak, değmek, el sürmek, temas etmek: "Bir elektrik zilinin düğmesine dokunduk." -A. Haşim. 2. Karıştırmak: Bu kâğıtlara kimse dokunmasın. 3. (nsz) Almak, kullanmak, el sürmek: "Buğdaydan, bulgurdan ne varsa kimse dokunmuyor, daha zor günlere saklıyordu." -N. Araz. 4. (nsz) Sağlığını bozmak: Bu yemek bana dokunur. Bu hava dokundu. 5. İnsanın içine işlemek, duygulandırmak, etkilemek, koymak, batmak: "Hiçbir gözyaşının bana onunkiler kadar dokunduğunu hatırlamıyorum." -R. N. Güntekin. 6. İlişkin, ilgili olmak, değinmek: Eğitim konusuna dokunan bir yazı. 7. Hafifçe değmek: Rüzgâr estikçe dal antene dokunuyor. 8. Onur, anlayış vb. ile uyuşmaz bir durum ortaya çıkmak: "Erkekte pudra sinirime dokunuyor diyorum, anlamıyorsun." -P. Safa. 9. mec. Tedirgin etmek, sataşmak: "Bu karıncaya dokunmayan çocuk o kocaman adamın oracıkta pestilini çıkaracaktı." -S. F. Abasıyanık.
dokunmak
(II) (nsz) Dokuma işi yapılmak: Halılar dokundu.
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.