Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

bozuk ne demek?

 - 9 sözlük, 16 sonuç.

BSTS / Edebiyat ve Söz Sanatı Terimleri Sözlüğü

bozuk anlamı
(Halk edebiyatı terimi) Türkü çeşitlerinden biri.

BSTS / Metalbilim İşlem Terimleri Sözlüğü

bozuk anlamı İng. distorted
Bozulmaya uğramış olan.

BSTS / Yazın Terimleri Sözlüğü

bozuk anlamı Fr. incorrect
1- Biçimsel ve dilsel yanlışlıkları bulunan (anlatım). 2- Halk yazınında bağlamadan biraz büyük, meydan sazından küçük, en çoğu üçer üçer çekilmiş dokuz telli bir saz.

BSTS / Zanaat Terimleri Sözlüğü

bozuk anlamı
Tambur benzeri, uzun saplı bağlama. (Seydömer -Kütahya)

Divanü Lügati't-Türk

bozuk anlamı
bozuk, kırık yıkık

Güncel Türkçe Sözlük

bozuk, -ğu anlamı
(I) is. 1. Madenî para, bozuk para: "Hiç olmazsa birkaç kuruş bozuk ver!" -M. Ş. Esendal. 2. sf. Bozulmuş olan: "Daracık ve bozuk kaldırımlardan çamurlu sular akıyordu." -T. Buğra. 3. sf. Görevini yapamaz duruma gelmiş (organ): "Ağzındaki birkaç bozuk dişten şüphe ettim." -R. N. Güntekin. 4. sf. mec. Kötümser, gergin, huzursuz, karışık: "Bozgun sırasında Ankara'da meclisin havası pek bozuktu." -F. R. Atay. 5. sf. mec. Kızgın, sıkıntılı: "Süleyman'ı adada yüzü o kadar bozuk ve korkunç buldu ki." -H. E. Adıvar.
bozuk, -ğu anlamı
(II) is. müz. Türk halk müziğinde, bağlamadan biraz büyük ve meydan sazından küçük dokuz telli bir saz.

Tarama Sözlüğü

bozuk anlamı
Tanburaya benzer bir çeşit saz.

Türkçe - İngilizce

bozuk anlamı
sıfat
1) damaged
2) broken
3) bad
4) distorted
5) faulty
6) out of order
7) disordered
8) wrong
9) off
10) rotten
11) broken down
12) irregular
13) foul
14) dead
15) upset
16) imperfect
17) vicious
18) perverse
19) embroiled
20) rancid
21) stale
22) deranged
23) haywire
24) putrefactive
25) knackered
26) kaput
27) dirty
28) putrid
29) flyblown
30) dished
31) putrefacient
32) touched
33) addle
34) unsound
35) out of commission
36) hipshot
37) heavy
38) gone
39) Doric
40) bum
41) disappointed
42) on the fritz
43) in bad order
44) out-of-gear
45) hard-set
46) out-of-action

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

bozuk anlamı
Uzun hava.

*Merzifon -Amasya

bozuk anlamı
Bağlamanın bir çeşidi.

*Sandıklı, *Bolvadin -Afyon
Kozluca *Keçiborlu, *Eğridir, Yassıviran *Senirkent -Isparta
Yayla *Tefenni -Burdur
*Sarayköy köyleri -Denizli
-Kütahya
Kozviran, Kestel -Bursa
*Kilis -Gaziantep
-Maraş
*Antakya -Hatay

bozuk anlamı
1. Bakire olmayan kız. 2. Kötü kadın.
bozuk anlamı
1. Ekini biçilip alınmış tarla. 2. Ekin kaldırma, ürün alma zamanı, sonbahar.
bozuk anlamı
Eski tip av tüfeği.

Çıtak *Çivril -Denizli

bozuk anlamı
Armut.

*Arapkir -Malatya

bozuk anlamı
Ekin ya da ürün kalktıktan sonraki tarla.

*Eşme Uşak

bozuk eş anlamlısı

gergin
sf. 1. Gerilmiş durumda olan: Gergin tel. Gergin kiriş. 2. Buruşuğu, kırışığı olmayan (cilt): "Siyah jarse elbisesi içinde, hâlâ diri, gergin vücuduyla güzel ve ihtişamlıydı." -P. Safa. 3. mec. Bozulacak duruma gelmiş olan (ilişki): Arkadaşımın kocasıyla arası gergin. 4. mec. Huzursuz, sinirli: "Dudaklarında gergin, cali bir tebessümle ilerledi." -P. Safa.
huzursuz
sf. 1. Huzuru olmayan, tedirgin, rahatsız: "Parasız, arkadaşsız, huzursuz, düzensiz, yan aç yarı tok bir yaşam sürdürüyorduk." -A. Kutlu. 2. zf. Tedirgin, rahatsız bir biçimde: "Huzursuzluğum arttıkça uykuya sığınıyor, sonlarını hatırlayamadığım rüyalardan daha da huzursuz uyanıyorum." -E. Şafak.
karışık
sf. 1. Ayrı nitelikteki şeylerden oluşmuş: Karışık salata. 2. Karışmış olan, düzensiz, dağınık, intizamsız. 3. Saf olmayan: Karışık süt. 4. Çalkantı, kargaşa, gerginlik içinde olan: "Bana ne, bu bir yığın ne olduğunu anlamadığım, karışık dolambaçlı işten!" -N. Cumalı. 5. Anlaşılması güç olan, açık seçik olmayan, çapraşık: "Tuhaf şey! Hakikaten karışık bir kadın." -P. Safa. 6. hlk. Halk inancına göre cin ve perilerle ilişkisi olan.
kızgın
sf. 1. Çok ısınmış, ısıtılmış veya kızdırılmış: "Kızgın bir demire dökülen damla iz bırakmaz, buhar olur." -C. Meriç. 2. Eş arayan (hayvan): Kızgın bir boğa. 3. mec. Kızmış olan, öfkeli, mütehevvir: "Bir gün odama kızgın bir ihtiyar girdi, elindeki bir tomar kâğıdı neredeyse fırlattı masama." -A. Kulin. 4. mec. Kızışık, zorlu, sert, şiddetli.
kötümser
sf. fel. Her şeyi kötü yanıyla ele alan, hep en kötüyü bekleyen, kötüye yorumlayan, karamsar, bedbin, pesimist, iyimser karşıtı: "Günlerimi neşeli ve hülyalı iki kısma ayıran iki tabiatım, kötümser ve iyimser, iki felsefem vardı." -A. Ş. Hisar.
sıkıntılı
sf. 1. Sıkıntısı olan: "Ağrılar kesilmeyince çok sıkıntılı vaziyete düştüm." -R. N. Güntekin. 2. Sıkıntı veren, çileli, kasvetli, meşakkatli, mukassi: "Son birkaç yılındaki oldukça sıkıntılı durumu bir yana bırakılacak olursa maddi bakımdan rahat, ortanın epey üstünde bir hayatı olmuştur." -A. Ş. Hisar.

"bozuk" için örnek kullanımlar

Karakolda ki bozuk kamera müvekkilimin soyundurulduğu kamera imiş!!!
The station that damaged the camera iMIS client's soyundurulduğu camera!!!
Kaynak: odatv.com
Başbakan Ahmet Türk'e bozuk o yüzden İmralı'ya ziyaret gerçekleşmiyor.
Prime Minister Ahmet Turk corrupted so I visited Imrali happening.
Kaynak: medyafaresi.com
Bir zamanlar koster bozuktu şimdi Başbakan bozuk, Ahmet Türk'e bozuk.
Once upon a time disturbed coaster is now the Prime Minister is corrupt, Ahmet Türk is corrupt.
Kaynak: aksam.com.tr
Anlaşılıyor ki niyeti bozuk olduğu için dili de bozuk.
It is understood that the intention is corrupted language is corrupted.
Kaynak: pressturk.com
Günümüzde madenî paraları tanımlamak için bozuk para kavramı da kullanılır ancak bozuk para kavramı her zaman 'sadece' madenî paraları
Kaynak: Madenî para
Akli dengesi bozuk olan Osmanlı padişahı I. İbrahim 'i tedavi etmesiyle ün kazanmıştır. Karabaşzade Hüseyin Efendi Safranbolu 'da doğdu.
Kaynak: Cinci Hoca
Sokak lambası herhangi bir direk üzerinde içinde ışık kaynağı bulunan geceleri veya bozuk havalarda yolları aydınlatmaya yarayan bir çeşit
Kaynak: Sokak lambası
Bağlama ailesi, Türk halk müziğinin mızraplı çalgılarından oluşur. Bağlama , cura , divan sazı , bozuk , çöğür , bulgari , iki telli ,
Kaynak: Bağlama ailesi
MaxBlast, Seagate Technology LLC 'nin bilgisayarlara düşük seviye format, bozuk kesim onarımı gibi işlemlerin yapılabilmesi için düşünülmüş
Kaynak: Maxblast
Osmanlı 'da mağşuş, karışık, bozuk olmayan gümüş para anlamında kullanılan bir tabir. Kategori:Tarih terimleri Kategori:Osmanlı paraları
Kaynak: Dirhem-i ceyyit
Kitab-ı müstetap 17. yüzyıl da Osmanlı Devleti nin bozuk düzenini iyi saptayan fakat kimliği bilinmeyen bir yazar tarafından yazılmış bir
Kaynak: Kitab-ı müstetap
İsmini sazdan bozularak yeni bir çalgı oluşturulduğu için bozuk dendiği, bozuk kelimesinin yerini zamanla Yunanca telaffuzla birlikte
Kaynak: Buzuki
Nikel ayrıca bozuk paraların üretiminde ve dekoratif gümüş yerine kullanılmaktadır. ABD 'de kullanılan beş-centlik bozuk para %75 bakır
Kaynak: Nikel
iltihabına bağlı çok sayıda bulgularla giden, değişik seyir gösteren ve bağışıklık sisteminin bozuk çalışması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır.
Kaynak: Sistemik lupus eritematozus
Bazen de akli dengesi bozuk olan kişiler tarafından keyfi bir şekilde seçilmiş kişi veya kişileri hedef alır. Katliamların devlet eliyle
Kaynak: Katliam
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.