bükülmek (nsz) 1. Bükme işine konu olmak, katlanmak:
"Yerde kenarı bükülmüş bir seccade vardı." -F. R. Atay. 2. İplik eğrilmek. 3. Eğilmek. 4. Yönelmek.
kıvrılmak (nsz) 1. Eğrilip bükülmek. 2. Kıvrık bir duruma gelmek. 3. Yuvarlak bir biçim almak. 4. Dar bir yere büzülerek yatmak:
"Bulunduğum yerde kıvrılıp yatmanın bir kolayını arıyordum." -Y. K. Karaosmanoğlu. 5. Dönmek, sapmak:
"Ben onu görmemişçesine, gözlerimi ileriye dikerek yan yola kıvrıldım." -H. Z. Uşaklıgil. 6. Katlanmak, bükülmek:
"Annem şişe çekerken kıvrılmış gazete kâğıdıyla yaptığı küçük alevli ısıtıcıları tenimize düşürür, yakardı." -A. Kutlu. 7. Yol dönemeçli, virajlı olmak.