Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

cereyan etmek ne demek?

 - 2 sözlük, 2 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

cereyan etmek anlamı
geçmek, olmak, yapılmak: "Düzbel'de cereyan eden meydan muharebesini İkinci Kılıç Arslan kazandı." -Y. K. Beyatlı.

Türkçe - İngilizce

cereyan etmek anlamı
fiil
1) happen
2) occur

cereyan etmek eş anlamlısı

geçmek
(-e) 1. Bir yerden başka bir yere gitmek: "Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim." -T. Buğra. 2. (-den) Bir yandan girip diğer yandan çıkmak: İplik iğne deliğinden zor geçti. 3. (-den) Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden gitmek: Eve giderken sizin sokaktan geçeriz. 4. (-den) Bir duruma uğramak, konu olmak: Dayaktan geçmek. Muayeneden geçmek. 5. (-den) Bırakmak, vazgeçmek: "Bana yârdan geç derler / Seven yârdan geçilir mi?" -Halk türküsü. 6. (-de) Yaşamak. 7. (-den) Bir şeyi bundan böyle yapma durumunda olmamak: "Hakkın var... Ne çare ki bizden geçti, diye söyleniyor." -R. N. Güntekin. 8. (-de) Olmak, vuku bulmak, cereyan etmek: "Bu odanın içinde geçen aşk anları artık çok uzaklardaydı." -A. İlhan. 9. (-i, -e; -den) Hastalık bulaşmak, sirayet etmek: Hastalık bana ondan geçti. 10. (-den, -e) Herhangi bir durum, soya çekim yoluyla birinde görünmek: Bu titizlik ona babasından geçmiş. 11. (-den, -e) Bulunduğu yeri veya konumu değiştirmek. 12. Bir yeri aşmak, öbür yana ulaşmak: "İstanbul'a geçecek değil, parmağımı kımıldatacak takatim yok." -S. M. Alus. 13. Yerini bırakıp başka yer almak. 14. (-den) Bir konu üzerinde veya bir yerde çalışmış olmak: "Şimdiki tuluat artistlerinin çoğu oradan geçtiler." -S. F. Abasıyanık. 15. Etki yapmak, işlemek: Soğuk, ciğerime geçti. Başına güneş geçmiş. 16. Görev almak: İktidara geçmek. 17. Kalmak, devrolmak: "Paralar suyunu çekti. Fabrika da olduğu gibi Nihat'a geçti." -N. F. Kısakürek. 18. (-i) Geride bırakmak, aşmak: Bizim yelkenli vapuru geçecek. Ordu sınırı geçti. Çocuğun boyu babasını geçti. 19. (nsz) Tükenmek, bitmek, sona ermek: "Yavaş yavaş bu hırs geçer." -F. R. Atay. 20. (-i) Üstünlük sağlamak. 21. (-i) Söylemeden veya bitirmeden atlamak: O meseleyi geçelim. O bahsi geç! 22. (-i) Zamanı aşmak, geride bırakmak: "Şehzadebaşı'na geldikleri zaman saat onu geçiyordu." -P. Safa. 23. (-le) Harcamak: "Bütün günüm seni takip etmekle geçti." -Y. K. Karaosmanoğlu. 24. (-i) Bir müzik parçasını meşk ederek öğrenmek, çalmak veya söylemek. 25. (-i, -den) Birinden meşk etmek: Bu şarkıyı kimden geçtiniz. 26. Haberi bir iletişim aracı ile bildirmek: Ankara haberlerini gazetesine geçiyormuş. 27. (nsz) Sönmek: "Ocak sönmüş, koru bile geçmişti." -N. Nâzım. 28. Yazılmak, girmek: Tarihe geçmek. Kitaba geçmek. 29. (nsz) Sürümü olmak, satılmak. 30. (-i, -e) Konuşmada sözü geçmek veya basında yer almak: "Kısa süren bir hastalıktan sonra göçüp gideceğini hissetmiş hatta ölümünün gazetelere bile geçmemesini istemişti..." -H. E. Adıvar. 31. (nsz) Kullanımda olmak, tedavülde olmak: Bu para artık geçmiyor. 32. (nsz) Kabul edilemez olmak: Senin paran burada geçmez. 33. (nsz) Okulda, sınavda başarı göstermek: Çocuk bu yıl geçti. 34. Bir yere gidip oturmak. 35. (nsz) Çok bekletilmekten çürümeye yüz tutmak: Bu karpuz geçmiş. 36. (nsz) Sıyrılmak, kurtulmak, işin içinden çıkmak: Görmedim dedi, geçti. 37. (yar) argo Bazı kelimelerle birleşik fiil yapar: lska geçmek. Diskur geçmek. 38. (-i, -e) hlk. Çekiştirmek, yermek: "Beni sana geçmişler / Vallahi ben demedim." -Halk türküsü.
olmak
(nsz) 1. Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak: "En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu." -S. F. Abasıyanık. 2. Gerçekleşmek veya yapılmak. 3. Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak: "Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından biri ve ilkidir." -T. Buğra. 4. Bir şeyi elde etmek, edinmek: "Nihayet ben mal sahibi olacağıma göre rahattım." -S. F. Abasıyanık. 5. Bir durumdan başka bir duruma geçmek. 6. Herhangi bir durumda bulunmak. 7. Uygun düşmek, yerinde görülmek: Böyle iş olmaz. Oraya gitmesek de olur. 8. Yetişmek, olgunlaşmak: Ekinler oldu. Üzümler daha olmadı. 9. Hazırlanmak, hazır duruma gelmek: Çay oldu. 10. Bulunmak: "Kız da hemen olduğu yere oturdu." -M. Ş. Esendal. 11. Geçmek, tamamlanmak: İki yıl oldu. Nerede ise üç yıl olacak. 12. Sürdürmek, yürütmek: İlişkilerimiz dostça olsun istiyorum. 13. Bir kuruluşla, örgütle ilgili bulunmak, mensup olmak: Partili olmak. 14. Yaklaşmak, gelip çatmak: Sabah oldu. 15. Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek: "Pırlanta gerdanlığı da tektaş küpesi de zümrüt yüzüğü de kendinin olsun!" -S. M. Alus. 16. Ek fiilin geniş zamanı olan -dır (-dir) anlamında kullanılan bir söz: Annesi oluyor. Yeğeni olur. 17. (nsz) tkz. Sarhoş olmak: Sen adamakıllı olmuşsun. 18. (-e) Uymak, tam gelmek: Bu şapka başıma oluyor. 19. (-den) Yitirmek, elinden kaçırmak: Tembelliği yüzünden işinden oldu. 20. (-den) Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak: Köyden, kasabadan olmayan, düveni, dirgeni nasıl bilebilir? 21. (-e) Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek: Aman, ona bir şey olmasın! Kimseye bir şey olmadı. 22. (-e) Yol açmak: Bu davranışın ona çok zararı oldu. 23. Bir ad veya sıfatın belirttiği durumu almak: Su, buz oldu. 24. (yar) Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur: Artık bize gelmez oldu. Bu işi yapmış olacak. 25. (yar) Hastalığa yakalanmak, tutulmak: Tifo olmak. Verem olmak.
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.