canlı sf. 1. Canı olan, diri, yaşayan:
"Bütün canlıların kendilerini yarı baygın, uykulu, hareketsiz bir tembelliğe bıraktıkları saatler başlamıştı." -N. Cumalı. 2. Hareketli, hayat dolu, dinamik:
"Yeni ufuklar arıyor, insanlarla daha geniş, canlı ilişkiler kurmak istiyordum." -A. Ağaoğlu. 3. Güçlü, etkili. 4. Dikkat çekici, göz alıcı, parlak (renk). 5.
is. Yaşayıp yer değiştirebilen yaratık, hayvan. 6.
is. Canlı yayın. 7.
zf. Hareketli, hayat dolu, dinamik bir biçimde:
"Umut iyidir. İnsanı canlı ve güçlü tutar." -A. Kutlu.
çalışkan sf. Gayretli, çalışmayı seven, faal:
"Bundan başka saygılı, temiz ve çalışkan bir kızdı." -H. E. Adıvar.
etken is. 1. Etki eden şey, faktör:
"Yazınımızın gelenek değiştirmesine bağlı olarak değişik etkenleri var bu durumun." -N. Cumalı. 2.
kim. Bir madde üzerinde belli bir değişiklik yapan şey, müessir. 3.
db. Doğrudan doğruya öznenin yaptığı işi anlatan, öznesi belli olan fiil, etken fiil, aktif, aktif fiil, malum, edilgen karşıtı:
Kırmak, bilmek etken fiillerdir. etkili sf. Etkisi olan, tesirli, müessir, patetik:
"Hayli etkili bir yer altı çalışması yapılıyormuş." -A. İlhan.
etkin sf. 1. Hareketli, işleyen, çalışan, etkili, faal, aktif, dinamik. 2.
fel. Fiilde bulunan, etkinlik gösteren, edilgin karşıtı. 3.
kim. Kimyasal tepkimelere katılma yatkınlığı gösteren (molekül, atom).
faal sf. (l ince okunur) 1. Çok çalışan, çalışkan, canlı, hareketli, aktif:
"Medeni milletler arasında faal bir unsur olabileceğimizi ispat etmemiz lazımdır." -F. R. Atay. 2. Çalışır durumda olan. 3. Etkin.
hareketli sf. 1. Hareketi olan, yer değiştirebilen, devingen, müteharrik, mobilize. 2. Canlı, kıpırdak:
"Ben olsam daha hareketli birini seçerdim ama zevkine saygı gösteriyorum." -İ. O. Anar.