bükülmek (nsz) 1. Bükme işine konu olmak, katlanmak:
"Yerde kenarı bükülmüş bir seccade vardı." -F. R. Atay. 2. İplik eğrilmek. 3. Eğilmek. 4. Yönelmek.
katlanmak (nsz) 1. Katlama işi yapılmak:
"Minnacık bir kir, olduğu yerde durmuyor, dakikada üçe beşe katlanarak çoğalan mikroplar üretiyordu." -E. Şafak. 2.
(-e) mec. Hoş olmayan bir duruma, güç şartlara dayanmak, tahammül etmek:
"Böyle bir yolculuğa katlanabilecek hâlde değildir." -F. R. Atay.
sarılmak (nsz) 1. Sarma işi yapılmak:
"Ellerine sarıldım, öpüyorum, sorularımı tekrarlıyorum." -R. H. Karay. 2.
(-e) Bir şeyin üzerine bir veya birkaç kez dolanmak. 3.
(-e) Kollarını dolamak, kucaklamak:
"Sarıldığı gibi iki yanağından içtenlikle öpmüştü müdürü." -A. Kulin. 4. Bütün gücü ile ele almak. 5. Hemen yapmaya koyulmak, girişmek:
"Hemen kaleme sarıldım, benim güzel kardeşim, sana geçen bir ayda başımdan geçenleri yazacağım." -M. Ş. Esendal. 6.
mec. Büyük bir istekle kendini vermek, benimsemek:
"İkinci sınıfa geçtikten sonra derslerine daha fazla sarılmıştır." -F. R. Atay.
toplanmak (nsz) 1. Toplama işine konu olmak:
Ağaçtaki meyveler toplandı. 2. Toplantı yapmak. 3. Kendine çekidüzen vermek. 4. Şişmanlamak:
"Kısacık boylu, kara kuru Nadir Hanım'ın yerinde şimdi şişman denilecek kadar etlenmiş, toplanmış, yağlanmış bir hanım var." -M. Ş. Esendal.