benzer sf. 1. Nitelik, görünüş ve yapı bakımından bir başkasına benzeyen veya ona eş olan, benzeri, müşabih, mümasil:
"Kadınların yerlerde sürüklenirken çıkardıkları seslere benzer sesler çıkardı." -L. Tekin. 2.
is. mat. Benzeşim. 3.
is. sin. ve
TV Bazı önemsiz veya tehlikeli sahnelerde asıl oyuncunun yerine çıkan, yapı ve yüz bakımından bu oyuncuyu andıran kimse, dublör.
denk(I)
is. 1. Yük hayvanlarının sağ ve soluna konulan iki yük parçasından her biri:
Yükün bir dengi fasulye, bir dengi nohut. 2. Yatak, yorgan, kumaş vb. eşyanın sarılıp bağlanmasıyla oluşan yük, balya:
"Denklerin üstünde zayıf bir delikanlı hazin bir ayrılık türküsü çağırıyor." -Y. Z. Ortaç. 3.
fiz. Destekleri paralel, yönleri aynı, şiddetleri eşit bulunan güçler.
denk(II)
sf. 1. Ağırlık bakımından eşit olan. 2.
is. esk. 0,80175 g olan ağırlık ölçü birimi. 3.
mec. Uygun, nitelik yönünden eşit:
"Çok aradım bulamadım dengimi / Elvan çiçeklerden aldım rengimi" -Halk türküsü.
eş is. 1. Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzeri:
"Çorabın öbür eşini yerden almak için sol ayağını uzatıyordun." -Ö. Seyfettin. 2. Karı kocadan her biri, hayat arkadaşı, refik, refika:
"Kadın diye eşini bellemiş, dürüst, aile babası bir adamdır." -Z. Selimoğlu. 3. Birlikte yaşayan dişi ve erkek hayvandan her biri:
Güvercin eşini arıyor. 4. İkişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda, ortak oynayan iki kişiden her birinin öbürüne göre durumu, partner:
Briçte kuvvetli bir eş seçti. 5.
hlk. Kuma, ortak. 6.
hlk. Arkadaş. 7.
hlk. Döl eşi.
örnek is. 1. Benzeri yapılacak olan, benzetilmek istenen şey, model:
"Cemal Paşa ecnebi mütehassısların yardımı ile örnek çiftlikler de yapmıştır." -F. R. Atay. 2. İncelemek üzere insan ve hayvan vücudunun, bitkinin veya nesnenin herhangi bir yerinden alınan doku parçası, numune:
"Vali, burada yapılmış olan peynirlerden bir örnek görmek istedi." -M. Ş. Esendal. 3. Bir şeyin benzeri, tıpkısı, misil:
Bu yapının bir örneği daha yoktur. 4. Bir düşünceyi, kuralı, gözlemi veya savı desteklemek ve açıklamak amacıyla ileri sürülen söz, yapılan davranış, misal. 5. Durum ve niteliği benimsenmeye değer kimse veya şey, model, paradigma:
"Onların özü sözü birdir. Hayatları bizim için örnektir." -N. Hikmet. 6.
sf. En iyi biçimde olan:
"İşte örnek bir kadın! Her şeyi biliyor, ama horozlanmıyor!.." -N. Hikmet.