bacak is. 1.
anat. Vücudun kasıktan tabana kadar olan bölümü:
"Yorgun vücudunu zahmetle taşıyan ince bacakları üstünde doğruldu." -P. Safa. 2.
anat. Hayvanlarda yürümeye veya atlamaya yarayan organ. 3. Bazı şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri, ayak:
"İpleri sedirlerin bacaklarına doladılar." -L. Tekin. 4. Oyun kâğıtlarında oğlan, vale.
kol is. 1.
anat. İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm. 2. Vücudunun bu bölümünü saran bölümü:
"Kara yağız oğlan yalandan gözlerinin yaşını pembe mintanının kollarına siliyordu." -O. C. Kaygılı. 3. Makinelerde tutup çevirmeye, çekmeye yarayan ağaç veya metal parça. 4.
anat. Koyun, dana, kuzu vb.nde ön ayağın üst bölümü. 5.
bit. b. Ağaçlarda gövdeden ayrılan kalın dal. 6.
müz. Bazı çalgıların elle tutulan sap bölümü. 7. Koltuk, divan vb.nin yan tarafında bulunan dayanmaya yarayan parça. 8. Bir şeyin ayrıldığı bölümlerden her biri, dal (I), kısım, şube, branş:
Türk Dil Kurumunun bilim ve uygulama kolları. 9.
tar. Karakol:
"Lakin böyle kardan yolların örtüldüğü bu gecede, koldan korku yoktu. Rahatça eğlenebilirlerdi." -R. H. Karay. 10. İş takımı, ekip, grup:
"Öteki koldaki iki hamlacıdan birisi acınacak bir zayıflıktaydı." -S. F. Abasıyanık. 11.
ask. Kanat:
Sağ kol. Sol kol. 12. Dizi, düzen:
Yürüyüş kolu. 13.
den. Bir halat oluşturan bükülmüş lif demetlerinden her biri.
uzatmak (nsz) 1. Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak:
Saç uzatmak. Tırnak uzatmak. 2.
(-i) Başı, kolları veya bacakları bir yere yöneltmek:
"Koğuşun açık duran kapısından hastalar başlarını uzatıp koridordakilere, yerde duran sedyeye bakıyorlar." -M. Ş. Esendal. 3.
(-e) Bir şeyi vermek için birine yöneltmek:
"Şu köşe rafında toz şeker kutusu var, uzatıver bana." -A. Gündüz. 4. Germek:
İp uzatmak. 5. Konuşmayı sürdürmek:
"Her iki odadan üçer beşer kişi lakırtıyı uzattılar." -M. Ş. Esendal. 6.
(-e) Vermek, göndermek:
Can, topu Zeki'ye uzattı.. 7.
(-i) Süreyi artırmak, temdit etmek:
"Yıllardır beklediği bu zevkli anları mümkün olduğu kadar uzatmak istediği her hâlinden belliydi." -İ. O. Anar.