Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

girmek ne demek?

 - 3 sözlük, 4 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

girmek, -er anlamı
(-e) 1. Dışarıdan içeriye geçmek: "Birlikte kiliseden içeri giriyoruz, ben topallıyorum." -A. Ağaoğlu. 2. Sığmak: Elim bu eldivene girmiyor. 3. Katılmak, iltihak etmek: "Bugün edebiyat imtihanına girdim." -Y. Z. Ortaç. 4. Almak, fethetmek: "Ordularımız İstanbul'a girdiler." -M. Ş. Esendal. 5. İncelemek, ayrıntılara inmek. 6. Girişmek, başlamak: "Kaçırdım gene ipin ucunu, bir türlü konuya giremiyorum." -N. Ataç. 7. Bulaşmak: Koyunlara kelebek hastalığı girdi. 8. (nsz) Zaman anlamlı kavramlar için gelmek: İlkbahar girdi. 9. (nsz) Ağrı, sancı başlamak, saplanmak. 10. Yeni bir duruma geçmek, dönüşmek: "Göğün morlaşan kenarı eriyor, menekşe rengine giriyordu." -Ö. Seyfettin. 11. İyice anlamak, iyice bilmek. 12. Kavgaya tutuşmak. 13. Başlamak. 14. Erişmek, ulaşmak: Yirmisine girdi. 15. Bir şeyin yapımında, birleşiminde yer almak. 16. Yazılmak, başlamak: Okula girdi. 17. Yemek yemek.

Türkçe - İngilizce

girmek anlamı
fiil
1) enter
2) enter
3) get in
4) enter into
5) insert
6) insert
7) go
8) key
9) go into
10) key in
11) go in
12) come into
13) enter on
14) step
15) incur
16) walk into
17) come in
18) step in
19) pull
20) keyboard
21) walk in
22) slip into
23) sink into
24) be enroled
25) slide into
26) strike in
27) type into
28) sail in
29) enter upon
30) gain admission
31) be enrolled
isim
1) draw into

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

girmek anlamı
1. Arpa, buğday biçilecek olgunluğa gelmek: Arpalar bir haftaya kadar girecek. 2. Ekmek hamuru kabarıp yarılmak: Artık fırını yak, ekmekler giriyor.
girmek anlamı
1. Girmek, içeri dâhil olmak. 2. Bürünmek. 3. Saklanmak // gerdegâ girmek: zifafa girmek

Artvin Yusufeli Uşhum köyü

girmek eş anlamlısı

almak
(-i) 1. Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak: "Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." -N. Cumalı. 2. (-i, -den) Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak: Çocuğu okuldan aldı. 3. Birlikte götürmek. 4. (nsz) Satın almak: "Biz bir ya da iki parti alır, çekiliriz piyasadan." -N. Cumalı. 5. (nsz) Ele geçirmek, fethetmek: "Fakat aldıkları yerlerin ahalisini Türkleştiremediklerinden bu büyüklük onların zayıf düşmelerine sebep olmuş." -Ö. Seyfettin. 6. (nsz) İçine sığmak: Bu kavanoz iki kilo bal alır. Bu salon bin kişi alır. 7. (-e, nsz) Kabul etmek: Evine kiracı almak. 8. (nsz) Kendine ulaştırılmak, iletilmek: Mektup almak. Haber almak. 9. (nsz) İçeri sızmak, içine çekmek: Gemi su alıyor. Fotoğraf makinesi ışık almış, film yanmış. 10. (nsz) Erkek, kadınla evlenmek: "O sırada aldığı kadının babasının birçok yardımını görmüştü." -M. Ş. Esendal. 11. (-i, nsz) Sürükleyip götürmek: Öküzü sel aldı, harmanı yel aldı. 12. (nsz) Kazanmak, elde etmek. 13. (nsz) Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak: Soğuk almak. Ceza almak. 14. (-i, nsz) Bürümek, sarmak, kaplamak: Burayı kötü bir koku aldı, durulamaz hâle geldi. 15. (-den) Kısaltmak, eksiltmek: Ceketin boyundan almak. 16. (nsz) Yolmak, koparmak: Kaş almak. 17. Yerini değiştirmek, çekmek. 18. Temizlemek: Karyolanın altını süpürge ile al. Örümcekleri al. 19. (-i, -e) İçeri girmesini sağlamak: "Sevdiği delikanlıyı gece evine almış." -N. Cumalı. 20. (nsz) Tat veya koku duymak: Sigaradan hiç tat alamaz oldum. Burnu iyi koku alır. 21. (-i, -e) Örtmek, koymak: Paltosunu sırtına aldı. 22. (-i, -e) ... gibi anlamak: Bir sözü şakaya almak. 23. (-i, -de) Yol gitmek, mesafe katetmek: O yolu bir saatte alırsınız. 24. (-i, -den) Çalmak: Cebimden saatimi almışlar. 25. Soldurmak: Güneş perdelerin rengini aldı. 26. Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak: Dalağını aldılar. 27. (nsz) Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek: "Savcı yardımcısı gaza bastı, motor almadı. Bir daha bastı, yine almadı." -H. Taner. 28. (nsz) Göreve, işe başlatmak: Yeni bir kapıcı aldı. 29. (-den) Görevden, işten çekmek. 30. (nsz) Başlamak: "Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur" -Halk türküsü. 31. (-den) Davranış veya makam değiştirmek: Aşağıdan almak. Tizden almak. 32. (nsz) İçecek veya sigara içmek: Tadına bakmak için bir yudum aldım. 33. (nsz) Yutmak, kullanmak: İlaç almak. 34. (-den, nsz) Kazanç sağlamak: Bir pantolondan beş yüz lira alıyorlar. 35. Gidermek, yok etmek: İçine biraz su koy, tuzunu alır.
başlamak
(-e) 1. Bir işe girişmek, harekete geçmek: "Şairliğe on sekiz yaşında gazel ve rubailerle başlamıştı." -H. Taner. 2. (nsz) Çalışır, işler, yürür duruma girmek: "Bundan başka evlenme hayatı da oldukça başarılı başladı." -H. E. Adıvar. 3. Olmak, oluşmak, ortaya çıkmak, doğmak: "Şiirimiz milletimizin Anadolu'daki teşekkülü ile başlar." -Y. K. Beyatlı. 4. Görünmek: "Kasabanın kenar mahallelerinden sonra bir mezarlık başlardı." -S. F. Abasıyanık. 5. Etkisini göstermek: "Kış başlarken yapraklar döküldü." -C. Uçuk. 6. Hoş olmayan bir davranışa koyulmak: "Etraftaki çocuklar gene arsızlanmaya başladılar." -O. C. Kaygılı.
bulaşmak
(nsz) 1. Bir nesne, üzerine sürülen bir şey yüzünden kirlenmek: Tabak bulaştı. 2. (-e) İstenilmeyen bir madde bir şeye sürülmek: "Yüzüne gözüne yer yer kepek bulaşmıştı." -S. F. Abasıyanık. 3. (-e) Hastalık geçmek, sirayet etmek: Çocuğa suçiçeği bulaşmış. 4. (-e) Çatmak, sataşmak, tedirgin etmek: "Atiye'nin ters ters yüzüne bakmasına aldırmadan yerde bir dirseğinin üstüne uzanmış keyifle yatan Seyit'e bulaştı." -L. Tekin. 5. (-e) İstemeden veya rastlantı sonucu bir işe karışmak: "Seninle hiç alakası olmayan bu işe bulaşmak istemiyorsun." -A. Ümit.
dönüşmek
(-e) Bir biçimden, bir durumdan başka bir biçime veya duruma geçmek, tahavvül etmek: "Gülüşü içli bir duyarlığa dönüştü yüzünde." -N. Cumalı.
erişmek
(-e) 1. Varılması zamana, emeğe bağlı olan veya uzakta bulunan bir amaca varmak, ulaşmak: "Genç yaşında üne erişmiş, yönettiği oyunlar afişlerden inmemiş." -N. Cumalı. 2. Bir yere ulaşmak, varmak: "Boyu bir elli beş olduğu için eli ancak on beşinci düğmeye erişebilmektedir." -H. Taner. 3. (nsz) Bitkiler veya bunların ürünleri olgunlaşmak: Yemişler bu yıl çabuk erişti. 4. (nsz) Zaman gelip çatmak: Vakit erişti. Bahar erişti.
fethetmek
(-i) (fe'thetmek) 1. Bir yeri veya ülkeyi savaşarak almak, ülke açmak: "Mekânı fethetmek bir marifettir fakat mekânla beraber zamanı da fethetmek yüz misli değerindedir." -Y. K. Beyatlı. 2. mec. Herkesin takdirini, övgüsünü kazanıp kendine hayran bırakmak: "Fettan bir kızcağız, İstanbul'u fethetmişti." -E. E. Talu.
girişmek
(-e) 1. Bir işi ele almak, bir işe teşebbüs etmek: "Erkek arkadaşları ile sosyal nizam üzerinde sonu gelmeyen tartışmalara girişirdi." -H. Taner. 2. Kalkışmak. 3. Birbirine karışmak. 4. mec. Dövmek. 5. mec. Kavgaya tutuşmak.
iltihak etmek
katılmak: "Ricat yolu üstünde bıraktığımız nöbetçiler birer birer müfrezeye iltihak etti." -F. R. Atay.
katılmak
(I) (nsz, -e) 1. Katma işi yapılmak: Süte su katılmış. 2. Bir topluluğa girmek, iştirak etmek: "Üç dört ev ötedeki boş arsada çocukların oyunlarına katıldım." -N. Cumalı. 3. Ortak olmak, benimsemek: "Her konuya kibar bir ses ve bir iki sözcükle katılmak özenindeydi." -Ç. Altan.
katılmak
(II) (nsz) Aşırı derecede gülme, ağlama, gıdıklanma, korkma vb. tepkiler sırasında, solunum kaslarının kasılmasından dolayı soluk kesilmek: "Babam biraz surat astı, anam katıldı gülmekten." -F. R. Atay.
saplanmak
(-e) 1. Hızla batmak: "Mahfeye o kadar ok saplanmıştı ki gören onu kocaman bir kirpi sanabilirdi." -N. F. Kısakürek. 2. Batma sonucu hareket edemez olmak, batıp kalmak: "Dönüşte Zeytinburnu açıklarında kara saplandık." -Y. Z. Ortaç.
sığmak
(-e) 1. Bir kaba, bir yere bütünüyle girebilmek veya içinden geçebilmek: "Bir tavla zarı kadar küçücük eve / Bir kadın iki çocuk nasıl sığar?" -B. R. Eyuboğlu. 2. mec. Uygun olmak: Bu davranışın ne akla ne mantığa ne de insanlığa sığar! "Kin başka, aşk başkadır, kızım! Muhabbete cinayet sığmaz." -Ö. Seyfettin.
ulaşmak
(-e) 1. Varmak, gelmek: "Doğudan batıya kadar ulaşmış bir zafer bestesi dinliyorum." -R. H. Karay. 2. Elde etmek, erişmek. 3. Yetişmek. 4. Birbirine katılmak, dökülmek: Nehirler denizlere ulaşıyor.
yazılmak
(nsz) 1. Yazma işi yapılmak: "Kusursuz şiirler öyle kolay kolay yazılmıyor." -A. Kabaklı. 2. Kendini bir yere yazdırmak, kaydolmak: "İlk limanda gemici yazıldım." -Halikarnas Balıkçısı. 3. (-e) mec. Birine tutulmak, sevmek.

"girmek" için örnek kullanımlar

Bu yüzden Murat Boz'la Volkan Konak aynı kategoriye girmek zorunda kalıyor.
So we are forced to enter into the same category as Volkan Konak Murat Boz'la.
Kaynak: hurriyet.com.tr
Bu saatten sonra stada girmek isteyen Karşıyaka taraftarı stada alınmayacak.
After this time, the stadium will not be in favor of Karsiyaka who wish to enter the stadium.
Kaynak: yeniasir.com.tr
Arınç'ı protesto etmek isteyen TGB üyeleri, fakülte binasına girmek istedi.
Arinc TGB members who want to protest, the faculty wanted to enter the building.
Kaynak: haber3.com
Bazı ülkelerin vatandaşlarının Türkiye 'ye girmek için vizeye ihtiyaçları vardır. Bazılarınınsa Türkiye 'ye girmek için vize almalarına
Kaynak: Türkiye'nin vize politikası
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi, kısaca ÖSYM, yükseköğretim programlarına girmek için başvuran adaylar arasından, başarılı olma
Kaynak: Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Plaj, deniz e girmek için düzenlenmiş genellikle kum luk olan alan, kumsal . Plajlar genelde, tuzlu su kıyı şeridi boyunca uzanan yatay ve
Kaynak: Plaj
Vize, bir ülkeye girmek veya bir ülkeden çıkmak için yetkili makamlardan alınması gerekli izin. Vize, pasaport a, onu kullanarak ülkeye
Kaynak: Vize
Truva atı, Odysseus 'un Truva sur larını aşmak ve şehre gizlice girmek için yaptırdığı tahtadan at maketidir.Savaş yaklaşık 10 yıldır
Kaynak: Truva Atı
İddia edilen kullanıcı olduğunu ispatlamak veya girişi kısıtlanmış yerlere girmek için kullanılan harf ve/veya rakamlardan oluşan karakter
Kaynak: Şifre
Fındıkzade İstanbul 'un Fatih ilçesinde Topkapı ile Aksaray arasında şehrin sur içine girmek için kullanılan iki ana arteri olan Millet
Kaynak: Fındıkzade, Fatih
Kumsal , Plaj , denize girmek için düzenlenmiş genellikle kumluk olan alan. Kumsal (film), Leonardo DiCaprio'nun oynadığı 2000 yapımı ABD
Kaynak: Kumsal (anlam ayrımı)
Serdengeçti, Osmanlı askeri sisteminde; Akıncılar içinde düşman ordusu içine girmek ve muhasara altındaki kalelere dalmak için gönüllü
Kaynak: Serdengeçti
Organizasyonu yayınlayan Télé Liban , 2005 yılında yarışmaya girmek için ilk kez başvuruda bulunmuştur. Yarışmaya Alin Lahud 'un
Kaynak: Eurovision Şarkı Yarışması'nda Lübnan
1990 yılında turizm alanına girmek için ilk adımlarını atan ve 1998 yılında ithal ettiği kömürle İstanbul Büyükşehir Belediyesi 'nin
Kaynak: Er Grup
bu alana girmek isteyenlere, örneğin ev köpeğinin dişlerini göstermesi, hırlaması, boynundaki tüylerin kabarması gibi bir tehdit
Kaynak: Saldırganlık
yörüngesine giren ilk uzay aracı oldu Merkür'ün etrafında yörüngeye girmek, Dünya'dan doğrudan gelen bir uzay aracının Güneş'in çekiminden
Kaynak: MESSENGER
Ekvador'a girmek için pasaport gerekli değildir ancak Kolombiya vatandaşları ülkeye girmek için Adli Belgesi ibraz etmesi gerekmektedir.
Kaynak: Kolombiya pasaportu
Bu sezon ilk 4'e girmek için rakipleri ile kıyasıya yarışmıştır. Tarihçe: 15 Ocak 1905 yılında kurulan Sevilla FC tarihinin ilk maçını şu
Kaynak: Sevilla FC
Düzenli ordunun kurulması çalışmaları sırasında Kuvayı Milliye birlikleri devlet otoritesi altına girmek istemediler. Bunlar içinde en
Kaynak: Düzenli ordu
Bir sperm bir yumurta hücresine ulaştığında, yumurtaya girmek için kuyruğunu dışarıda bırakıp, yumurta zarından geçerek kalıtsal bilgileri
Kaynak: Sperm
İki kez de ABD Senatosu 'na girmek için adaylığını koymuştur fakat başarısız olmuştur. Lincoln ABD 'de köleliğe karşı olduğunu resmen dile
Kaynak: Abraham Lincoln

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.