Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

kalmak ne demek?

 - 5 sözlük, 6 sonuç.

Divanü Lügati't-Türk

kalmak anlamı
kalmak, bırakmak

Güncel Türkçe Sözlük

kalmak, -ır anlamı
(nsz) 1. Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek: "Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı." -T. Buğra. 2. Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak: "Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı." -O. C. Kaygılı. 3. (-de) Konaklamak, konmak: "Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim." -F. R. Atay. 4. (-le) Oturmak, yaşamak, eğleşmek: "Tam beş sene benimle beraber kaldı." -S. F. Abasıyanık. 5. Hayatını sürdürmek, yaşamak: O aileden bir bu çocuk kaldı. 6. Varlığını korumak, sürdürmek: "Eniştemizin iptidai kalmış huyları da vardı." -A. Ş. Hisar. 7. (-de) Oyalanmak, vakit geçirmek: "Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı." -N. Cumalı. 8. Sınıf geçmemek: Çocukların içinde kalanlar da var geçenler de. 9. (-de) İşlemez, yürümez duruma gelmek: Araba yarı yolda kaldı. 10. (-e) Geriye atılmak, ertelenmek: "Mahkeme ayın on sekizine kaldı." -S. F. Abasıyanık. 11. (-de) Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak: Oda duman içinde kaldı. 12. (-de) Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek: Bugün iş maddesinde kaldık. 13. (-den) Miras olarak geçmek: Çiftlik ana babasından kalmış. 14. (-den) Yapamamak: Misafir geldi, gezmeden kaldık. 15. Belli bir gelirle geçinmek zorunda bulunmak: "Refika, valide, iki kerime kaldık mı biz iki bin kuruş tekaüt maaşına." -H. Taner. 16. (-le) Yetinmek: Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı. 17. (-le) Sınırlanmak, bitmemek: "Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı." -Atatürk. 18. Herhangi bir durumu sürdürmek. 19. (yar) Olmak, herhangi bir durumda bulunmak: "Fatma'nın yemek çantası olmasaydı, dün aç kalmıştık." -F. R. Atay. 20. (yar) Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur: Bakakalmak. Şaşakalmak. Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak.

Tarama Sözlüğü

kalmak anlamı
Bağlanmak, kapılmak, değer vermek, itibar göstermek, bakmak

Türkçe - İngilizce

kalmak anlamı
fiil
1) stay
2) remain
3) keep
4) be left
5) stand
6) survive
7) flunk
8) leave
9) fail
10) devolve
11) wait
12) abide
13) sleep
14) stop
15) tarry
16) refuge
17) room
18) continue
19) bed
20) come to
21) be left over
22) rest with
23) put up
24) keep to

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

kalmak anlamı
Kalkmak

Güney-Batı Anadolu

kalmak anlamı
1. İkamet etmek, oturmak. 2. Konaklamak, yatmak. 3. Bulunmak. 4. Muhafaza olmak, durmak 5. Artmak, fazla bulunmak. 6. Miras intikal etmek. 7. Mahrum olmak. 8. Belli bir duruma mecbur olmak, maruz olmak. 9. Çıkış imkânı bulamamak, kapanıp kalmak 10. Payına düşmek,...e mal olmak 11. (tasviri fiil olarak) // uyuyip kalmak: uyuyuvermek 12. (yardımcı fiil olarak) // meydanda kalmak: ortada kalıvermek, eli boş kalmak

Artvin Yusufeli Uşhum köyü

kalmak eş anlamlısı

eğleşmek
(nsz) 1. Oyalanmak, eğlenmek, tevakkuf etmek: "Hadi boş yere eğleşme. Git eşeğini ara." -M. Ş. Esendal. 2. Bir yerde oturmak, yaşamak, ikamet etmek.
konmak
(I) (-e) 1. Kuş, kelebek, uçak, toz vb. bir yere inmek: "Bir bülbül gelip konmuştu havuzun kıyısına." -Ç. Altan. 2. Yolculukta geceyi geçirmek için bir yerde kalmak, konuk olmak. 3. Kısa bir süre için bir yere yerleşmek, bir yeri yurt edinmek. 4. mec. Bir şeyi emeksiz edinmek: "Ayşe de yarın öbür gün bir lise hocası olacak belki de servete de konacaktı." -H. E. Adıvar.
konmak
(II) (-e) Koyma işi yapılmak: Yemeğe tuz konur.
oturmak
(-e) 1. Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek: "Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu." -S. F. Abasıyanık. 2. (nsz) Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak: "Bakın, hikâye zordur, acımasız ve hoşgörüsüzdür. Oturursunuz ve başından kalkamazsınız." -T. Dursun K. 3. (-i) Uygun gelmek, ölçüleri tam olmak: "Ütüsüz ve beli oturmamış pantolonunu çekti." -T. Buğra. 4. (-de) Bir yerde sürekli olarak kalmak, ikamet etmek: "Aynı semtte oturdukları için komşu da sayılırlar." -B. Felek. 5. (nsz) Hiçbir iş yapmadan boş vakit geçirmek, boş durmak: Böyle oturacağınıza çalışsanız olmaz mı? 6. (nsz) Toprak veya yapı çökmek, aşağı inmek: Temelin bu tarafı on santim oturmuş. 7. (-le) Biriyle beraber yaşamak: "O günden beri, enişte beyle oturuyorum." -S. M. Alus. 8. Bir işi yapmakta olmak, bir işe başlamak üzere olmak: "Bu saat, kendimi bildim bileli sofraya oturma saatimizdir." -Y. Z. Ortaç. 9. Yer almak, geçmek: Valilik makamına oturdu. 10. (nsz) Benimsenmek, yerleşmek, kökleşmek: Gelenekler gün geçtikçe iyice oturdu. 11. Belli bir yörüngede dönmeye başlamak: Uydu yörüngeye oturdu. 12. Sıvı tortuları dibe çökmek, dipte toplanmak. 13. (nsz) Herhangi bir durumda belli bir süre kalmak: "Arif gibi bir adamla çene yarışına girmek istememekle beraber susup oturamazdı." -M. Ş. Esendal. 14. hlk. Mal olmak: Bu bize pahalıya oturdu.
sınırlanmak
(nsz) 1. Sınır çekilmek. 2. Belli bir sınır içinde bırakılmak, belirlenmek: "Şairlerimizin duygu, düşünce dünyası, Batılı ustalarının dünyalarıyla sınırlanmıştır." -N. Cumalı.
yaşamak
(nsz) 1. Canlılığını, hayatını sürdürmek: "Hiçbir şey yaşarken daha önemli değildir." -A. İlhan. 2. Sağ olmak: Deden yaşıyor mu? 3. Varlığını sürdürmek: Balıklar suda yaşar. 4. Oturmak, eğleşmek: Köyde yaşamak. Şehirde yaşamak. 5. Geçinmek: Bu kazançla yaşamak kolay değil. 6. Herhangi bir durumda bulunmak veya olmak: Bekâr yaşamak. Tek başına yaşamak. 7. Görüp geçirmek, başından geçmek: "Balkan Savaşı'nın bütün acılarını yaşamış bir ailenin kızıydı." -N. Cumalı. 8. mec. Sürmek, devam etmek: Onun anısı hep yaşayacak. 9. mec. Varlıklı, endişesiz, hoş vakit geçirmek, keyif sürmek: "Tek başına manevra yapan bir lokomotif rahatlığı ile hayatını yaşıyor." -H. Taner. 10. mec. Keyfi yerine gelmek, mutlu olmak, işleri yolunda olmak: Bu iş olursa yaşadık. 11. mec. Bir durumu yaşar gibi olmak, bir durumla özdeşleşmek, duymak, hissetmek: "Sen genç gibi yaşar, ihtiyar gibi ölürsün." -Ö. Seyfettin.
yetinmek
(-le) Bir şeyi kendisi için yeter bularak daha çoğuna gerek görmemek, daha çoğunu istememek, kanaat etmek, iktifa etmek: "Çaydan hazzetmez, sabah kahvaltılarında dahi kahveyle yetinir." -A. İlhan.

"kalmak" için örnek kullanımlar

Bayern Münih bu gece son sekize kalmak için Arsenal'le karşılaşacak.
Arsenal will face Bayern Munich tonight to stay in the last eight.
Kaynak: bbc.co.uk
Niğde ligde kalmak için bu maçta hücum gücünü artıracaktır.
This match will increase the attack power of Nigde to stay in the league.
Kaynak: trtspor.com.tr
Zirvede olmak değil, zirvede kalmak önemli' ifadelerini kullandı.
Not to be at the summit, staying on top of important 'he said.
Kaynak: haber10.com
Tam bilmiyorum kimler geçti geçecek turu ancak yarı finale kalmak istiyoruz.
I do not know who will be passed the full tour, but the semi-finals would like to stay.
Kaynak: tr.eurosport.com
Tekne, su üzerinde kalmak ve hareket etmek amacıyla inşaa edilen araçlara verilen genel ad . Genelde polyester veya ahşap malzemeden
Kaynak: Tekne
Dalgıçlık, su altında kalmak üzere suya dalma sporu. Bu sporda nefes alma aygıtları kullanıldığı gibi, bu aygıtlar olmadan da bu spor
Kaynak: Dalgıçlık
Doğu ve Batı konferansından 16 takım finallere kalmak için mücadele etmiştir. Son şampiyon Houston Rockets , İlk turda Utah Jazz 'ı 3-2,
Kaynak: 1995 NBA Playoffları
düğünle karşılaşırlar ancak peşlerindeki göçmenlik bürosu yetkililerini başlarından savmak için bu plâna sonuna kadar bağlı kalmak zorundadırlar.
Kaynak: Teklif
Şehrin gürültüsünden uzak, doğal güzelliklerle başbaşa kalmak için muhteşem bir yerdir. Kesdoğan'da eski tarihlerde yaşamış kültürlerin
Kaynak: Kesdoğan
Dekubitus ülseri (yatak yarası olarak da bilinir), kronik hastalıklar ya da önemli bir ameliyat geçirenler gibi uzun süre yatakta kalmak
Kaynak: Dekubitus ülseri
Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükümleri saklı kalmak üzere teknik, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlara, kamu yararına ve
Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
Bu imalı horlamayı fark eden Philippus Sezar'dan savaşın dışında kalmak ve bu süre boyunca İtalya'da kalmak için talepte bulundu.
Kaynak: Lucius Marcius Philippus
Azerbaycan Türkçesinde "andıra kalmak", Anadolu halk dilindeki "ender kalmak" deyimleri beddua amaçlı olarak "kahrolsun" ve "lanet olsun"
Kaynak: Andar Han
OMURGASIZLAR Diger hayvanlar, ahtapotlar, yengecler, deniz yıldızları, ıstakozlar ve orumcekler, hayatta kalmak icin, uzuv kaybedip,
Kaynak: Ototomi
Bu mücadelede hayatta kalmak için patojenleri tanıyan ve onları etkisizleştiren bazı mekanizmalar gelişmiştir. Doğadaki tüm canlılar
Kaynak: Bağışıklık sistemi
Daha sonra mecburiyetten Ichigo'nun evinde kalmak ve şinigami görevini Ichigo'ya devretmek zorunda kalır. Tōshirō Hitsugaya 'nun son
Kaynak: Rukia Kuchiki
Buna göre DNA'nın tüm özellikleri aynı ata hücre den gelen benzer hücrelerde aynı kalmak zorundadır. Bu yüzden ister prokaryot ik ister
Kaynak: DNA ikileşmesi
Akciğer kanserinin en sık nedeni uzun süreli olarak tütün dumanına maruz kalmak olmakla beraber, tüm akciğer kanserli hastaların %15'e
Kaynak: Akciğer kanseri
Ben de onunla burada kalmak istediğimi söyledim, fakat o bana dünyaya geri dönmem gerektiğini ve daha vaktimin gelmediğini söyledi.
Kaynak: Elizabeth Taylor
doğru verildiğinde, dâimâ bu doğruya paralel kalmak şartıyla eğriye dayanarak hareket eden bir doğrunun taradığı yüzeye silindirik yüzey denir.
Kaynak: Silindir
Tetikçi (özgün adı: Crank) yönetmenliğini Mark Naveldine ve Brian Taylorun yaptığı,bir adamın mecbur kaldığında hayatta kalmak için neler
Kaynak: Tetikçi (film, 2006)
Her takım finale kalmak için 3 tur geçmek zorundadır. İlk tur, konferans yarı finali, konferans finali ve en sonunda NBA finalleri yer
Kaynak: 2007 NBA Playoffları
Üçüncü Şahıs türünde olacağı planlanmamıştı; çünkü oyun korku, şiddet, hayatta kalmak gibi özellikler taşıyordu, seri korku oyunu olarak anılır.
Kaynak: Üçüncü şahıs nişancı
Serbest kaldığında uslanmamıştı; bu kez reşit olana kadar kalmak üzere ıslahevini boyladı. 1930'ların sertliği ile ünlü bu ıslahevi
Kaynak: Jean Genet
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.