Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

koca ne demek?

 - 5 sözlük, 10 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

koca anlamı
(I) is. Bir kadının evlenmiş olduğu erkek, eş, zevç: "Bütün kadınlar gibi aklınca bu yolla kocasını zevksizlikle suçluyordu." -A. Kutlu.
koca anlamı
(II) sf. 1. Büyük, geniş: "Uyandığım zaman koca bir karaltı vardı önümüzde." -A. Erhat. 2. Kocaman, iri: Koca kafa. 3. Yaşlı, ihtiyar, pir. 4. Yüksek. 5. mec. Büyük, ulu.

Kişi Adları Sözlüğü

Koca anlamı Köken: T.
Cinsiyet: Erkek
1. Yaşlı, ihtiyar. 2. Büyük, ulu, yüce.

Tarama Sözlüğü

koca anlamı
İhtiyar

Türkçe - İngilizce

koca anlamı
isim
1) husband
2) hubby
3) spouse
4) old man
5) feller
6) fellow
7) goodman
8) the old man

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

koca anlamı
Tandır kürsüsü Altına konan çamurdan yapılmış mangal

*Antakya -Hatay

koca anlamı
Koca, eş, zevc

Diyarbakır

koca anlamı
Koca, zevç, ihtiyar

Doğu Trakya

koca anlamı
Koca, karısının beyi

Artvin Yusufeli Uşhum köyü

koca anlamı
Büyük, koca

Artvin Yusufeli Uşhum köyü

koca eş anlamlısı

büyük
sf. 1. Boyutları, benzerlerinden daha fazla olan (somut nesne), makro, küçük karşıtı: "Büyük ağaçların altında, gazinoya doğru gidiyoruz." -Y. Z. Ortaç. 2. Çok, ortalamayı aşan (soyut kavram): "Büyük bir cevap sıkıntısı geçirdikten sonra itiraf etti." -P. Safa. 3. Niceliği çok olan: "Benim büyük kalabalıklara karşı ürkekliğim vardır." -R. N. Güntekin. 4. Üstün niteliği olan: "Molière büyük adammış, yeryüzüne gelmiş kişilerin en büyüklerinden biri." -N. Ataç. 5. Yetişkin, belli bir yaşa gelmiş: "Büyüklerin tandır sefasına ayıracak zamanları yoktu." -A. Kutlu. 6. Önemli: "Ömrünün tek ve büyük oyunu bitmişti." -T. Buğra.

is. 1. Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzeri: "Çorabın öbür eşini yerden almak için sol ayağını uzatıyordun." -Ö. Seyfettin. 2. Karı kocadan her biri, hayat arkadaşı, refik, refika: "Kadın diye eşini bellemiş, dürüst, aile babası bir adamdır." -Z. Selimoğlu. 3. Birlikte yaşayan dişi ve erkek hayvandan her biri: Güvercin eşini arıyor. 4. İkişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda, ortak oynayan iki kişiden her birinin öbürüne göre durumu, partner: Briçte kuvvetli bir eş seçti. 5. hlk. Kuma, ortak. 6. hlk. Arkadaş. 7. hlk. Döl eşi.
geniş
sf. 1. Eni çok olan, enli, vâsi: "Geniş, bomboş bir taşlığın serin, rutubetli küf kokusu duyuldu." -P. Safa. 2. Alanı büyük olan, makro, dar karşıtı: "Bu ağaç, bir geniş bostan duvarının dış tarafında idi." -O. C. Kaygılı. 3. Bol (elbise). 4. Kapsamı büyük, dar sınırlar içinde kalmayan, yaygın, makro: Geniş anlamlı. 5. mec. Kolay kolay tasalanmayan, hoşgörülü, rahat: "Besbelli geniş, olabildiğince umursamaz görünmek istiyordu." -A. İlhan. 6. mec. Çok: Geniş iş alanları sağlandı.
ihtiyar
(I) sf. 1. Yaşlı, kocamış olan, pir (kimse), genç karşıtı: "Bir gün odama kızgın bir ihtiyar girdi, elindeki bir tomar kâğıdı neredeyse fırlattı masama." -A. Kulin. 2. Cansız, sönük: "Genç olmasına karşın, bakışları çok ihtiyardı." -A. Kutlu. 3. Eski: "Şu ihtiyar toprak neler götürmüştür neler." -A. Kabaklı. 4. is. tkz. Baba veya anne.
ihtiyar
(II) is. (ihtiya:rı) esk. Seçme.
iri
sf. Olağandan daha hacimli, olağanı aşan büyüklüğü olan, ince karşıtı: "Onun getirdiği kızarmış eti, şarabı, iri ve sulu elmaları acele yuttu." -Ö. Seyfettin.
kocaman
sf. 1. Çok iri, büyük, koca: "O gece mahalleye kocaman kamyonlar geldi." -L. Tekin. 2. Yaşça büyük olan.
pir
is. (pi:ri) 1. Yaşlı, koca, ihtiyar kimse: "Ak sakallı pir, bunları söyleyerek sırra kadem basmış." -Y. K. Karaosmanoğlu. 2. Bir tarikat veya sanatın kurucusu: "Büyük Itri'ye eskiler derler / Bizim öz musikimizin piri." -Y. K. Beyatlı. 3. zf. Adamakıllı, iyice: Bir söyledi ama pir söyledi. 4. mec. Herhangi bir konuda, bir meslekte deneyim kazanmış, eskimiş kimse, guru.
ulu
sf. 1. Erdemleri bakımından çok büyük, yüce: "Aile uluları arasında buna bir çare bulmak için dertleşmeler olur." -R. N. Güntekin. 2. Çok yüksek, çok büyük olan (somut şey): Ulu dağlar. Ulu ağaç.
yüksek
is. 1. Yukarıda, üst tarafta olan yer: "Yüksekten avluya açılmış iki pencereden aydınlık alıyordu." -M. Ş. Esendal. 2. sf. Altı ile üstü arasındaki uzaklık çok olan, alçak karşıtı: "Mekik dokuduğu yüksek bez tezgâhından kalktı." -Ö. Seyfettin. 3. sf. Belirli bir yere göre daha yukarıda bulunan: "İri kanatları ile bir kaşıkçı kuşu çok yükseklerde tur atıyor." -H. Taner. 4. sf. Güçlü, etkili, şiddetli: Yüksek basınç. Yüksek gerilim. 5. sf. Derece veya makamı bakımından üstün: Yüksek kurul. 6. sf. Normal değerlerin üstünde olan, çok: "Türk milletinin karakteri yüksektir." -Atatürk. 7. sf. mec. Erdemli, faziletli: Yüksek duygu. 8. sf. mec. Toplum içinde para, ün vb. bakımından üstünlüğü olan: Yüksek sosyete. 9. zf. Büyük para ile: Yüksek oynamak.
zevç
is. esk. Koca.

"koca" için örnek kullanımlar

Bunun dışında koca ilk yarıda akıllara takılan bir şey de yaşanmadı.
In addition, there has been a big thing in the first half of a mind-installed.
Kaynak: fanatik.com.tr
Çünkü bir eve eğer karı koca ortak ise vergi de aynı oranda bölünüp ödeniyor.
Because if the husband and wife shared a house divided, the tax is paid at the same rate.
Kaynak: ekonomi.haberturk.com
İnsan, koca bir yılın yorgunluğunu bir haftalık tatil ile üzerimizden atmak ister.
Human, husband wants to take a year off me with a week's holiday fatigue.
Kaynak: samanyoluhaber.com
Koca, (zevç) bir kadının evlenmiş olduğu erkek, eş. Bir erkeğin hangi şartlarda koca sıfatına sahip olacağı ve zorunlulukları kültürden
Kaynak: Koca

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.