Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

sistem ne demek?

 - 9 sözlük, 11 sonuç.

BSTS / Bilgisayar Terimleri Karşılıklar Kılavuzu

sistem anlamı
bakınız» dizge

BSTS / Felsefe Terimleri Sözlüğü

sistem anlamı
bakınız» dizge

BSTS / Fizyoloji Terimleri Sözlüğü

sistem anlamı İng. system
1. Organizmada aynı işlevleri gerçekleştirmek için birbirleriyle ilgili bağlantılı organların oluşturduğu birlik veya grup. 2. Yol, metot.

BSTS / Gökbilim Terimleri Sözlüğü

sistem anlamı
bakınız» dizge.

BSTS / Orta Öğretim Terimleri Kılavuzu

sistem anlamı Fr. système
(biyoloji, kimya)
sistem anlamı
bakınız» dizge.
sistem anlamı Fr. système
(jeoloji)

Güncel Türkçe Sözlük

sistem anlamı
is. 1. Düzen: "Açıklamasının arkasına yeni bir ücretlendirme sistemi getirdiğini ekledi." -L. Tekin. 2. Bir sonuç elde etmeye yarayan yöntemler düzeni: "Servet, nasıl kazanılmış olursa olsun, onun kontrolüne girecek rejim ve sistem memleketi mahvedecektir." -H. E. Adıvar. 3. Yol, yöntem: Eski bir sistem. 4. Bir aracı oluşturan düzen, düzenek, tertibat: Fren sistemi. 5. Model, tip: "... son sistem, pırıl pırıl bir rotatif almışlar." -Y. Z. Ortaç. 6. fel. Dizge.

Kimya Terimleri Sözlüğü

sistem anlamı İng. system Alm. System Fr. système
Üzerinde inceleme yapılan belirli sınırlarla çevrilmiş olan evrenin bir parçası.

Türkçe - İngilizce

sistem anlamı
isim
1) system
2) the system
3) tract
4) framework
5) regime
6) grid
7) regulation
8) graticule
9) gridiron

Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü

sistem anlamı Fr.système
1. Dizge: "Formülleşmiş ve sisteme girmemiş, hayat üstü bir hayat…" -Necip Fazıl Kısakürek, O ve Ben, 35. § "Bunun için de milletçe mistik ve skolastik düşünce sistemini bir an önce geldiği yere gönderip Garbın yapıcı taşıyıcı, yaratıcı ve araştırıcı düşünce sistemini benimsememiz gerekiyor." -Nurullah Ataç, Dergilerde Deneme, 35. § "Gelgelelim soğuk savaş boyunca sistemin savaş kuramcıları…"-Attila İlhan, Batının Deli Gömleği, 201. 2. Düzen: § "Onun Tam bir sistemi, hududu muayyen vazıh bir felsefesi yoktur." -Ruşen Eşref Ünaydın, C. 13, 86. § "Uzun zamandan beri, sistemli bir sosyal realizm propagandası vardır." -Peyami Safa, Sosyalizm-Marksizm-Komünizm, 55. § "Şüpheci sanat adamları, sınır tanımayan coşkunluklara, karışıklıklara, kısaca mutlak kopup koyvermelere karşı, bir konvansiyonlar sistemi kurmuş." -Cemil Meriç, Kırk Ambar, 55. 3. Bir sonuç elde etmeye yarayan yöntemler düzeni: § "Bu iktisadi sitemin istihsal usulü de." -Necip Fazıl Kısakürek, Cinnet Mustatili, 60. § "Çünkü orada, ikide bir değişen öğretim sisteminden ziyade pilavı ile meşhur bir mektepte okumazdın." -Peyami Safa, Yalnızız, 55. § "Tiyatroların içinde yuvarlandığı sistem, oyun yazarının düşünce…" -Adalet Ağaoğlu, Sen türkiye'ninEn Güzel Kazasısın, 63. § "Türklerin bağlı oldukları aile sistemi, baba yanlı ailedir." -Ziya Gökalp, Türk Uygarlığı Tarihi, 291. § "İmparatorluğun dayandığı iktisat sistemi değişmeli." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahur Beste, 113. 4. Yol, yöntem: § "... can sıkıntısından bulduğum bu nakit para ceza sistemi." -Ahmet Hamdi Tanpınar, saatleri ayarlama Enstitüsü, 14. 5. Bir aracı oluşturan düzen, düzenek, tertibat. 6. Model, tip.

sistem eş anlamlısı

dizge
is. 1. Bir bütün oluşturacak biçimde birbirine bağlı ögelerin bütünü, manzume, sistem. 2. fel. Bir ilkeye veya dünya görüşüne göre düzenlenmiş düşünceler, bilgiler, öğretiler bütünü, manzume, meslek, sistem: "O dizgenin içinde, geleceği insanın umutlu olmasına bağlı tutan bir kayıt yoktur." -M. C. Anday.
düzen
is. 1. Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem. 2. Soyut ve somut nesnelerin bir sıraya, bir hedefe, bir amaca göre sıralanması, konsept. 3. Yerleştirme, tertip: "Evin en bozuk düzeninde bile hastalığa mahsus birtakım aletler vardır." -R. N. Güntekin. 4. Bir devletin belli başlı ilkeleri bakımından yönetimde tuttuğu yol, yönetim biçimi, rejim. 5. mec. Bir kimseye, bir kuruluşa karşı toplu olarak alınan gizli karar, dolap, komplo. 6. mec. Topluca ve gizlice yürütülen herhangi bir plan, dolap, komplo. 7. mec. Dolap, hile: "Hile, düzen dağarcığından elbette yeni bir şey bulup çıkaracak." -E. E. Talu. 8. müz. Müzik aletlerinde ses ayarı, akort. 9. top. b. Toplumsal bir yapı içinde ögelerin bütüne, bütünün ögelere ve ögelerin birbirlerine göre ilişkileri: "Orta hâlli ailelerin kurduğu bu düzende herkesin bacası tüten, kapısı çalınan bir evi var." -N. Meriç. 10. hlk. Alet edevat takımı. 11. hlk. Bez dokuma tezgâhı.
düzenek
is. Mekanizma.
model
is. 1. Resim, heykel vb. yapılırken baka baka benzetilmeye çalışılan nesne veya kimse, örnek. 2. Bir özelliği olan nesne veya kişi: Sadakat modeli. 3. Biçim: Bu elbisenin modelini beğenmedim. 4. Giysi örneklerini içinde toplayan dergi: Bu biçimi modelden aldık. 5. Otomobil vb.nde tip: "Eski mi eski, otuz dokuz model bir taksisi vardı." -N. Cumalı. 6. Benzer: Bu çocuk babasının küçük bir modeli. 7. Örnek olmaya değer kimse veya şey, örnek, paradigma. 8. Manken: "Paris'in en son, en pahalı modelleri gibi giyinmişler." -R. H. Karay. 9. Tasarlanan ürünün tanıtım veya deneme amacıyla üretilen ilk örneği, prototip.
tertibat
ç. is. (terti:ba:tı) 1. Düzen, düzenleniş: "Fabrikaya havalandırma tertibatı kurup buzdolabı gazını mavi gökyüzüne mi savuracak?" -L. Tekin. 2. Bir işin güçlüklerini karşılamak için yapılan ön hazırlıklar: "Şimdi yol tertibatını konuşamaz mıyız? diye sordu." -H. E. Adıvar.
tip
is. 1. Aynı cinsten bütün varlıkların veya nesnelerin temel özelliklerini büyük ölçüde kendinde toplayan örnek: "Aynı yaşta, aynı tipte, aynı kuvvette iki güreşçi." -B. Felek. 2. Tür, çeşit. 3. sf. mec. İlgi çekici, değişik (kimse): Ne tip adam. 4. ed. Hikâye, roman, tiyatro gibi uzun anlatıma dayalı edebî eserlerde kişi kadrosu içinde yer alan ve belli bir düşüncenin, topluluğun zihniyetini ve ideolojinin temsilciliğini yüklenen kişi: Batılılaşmanın yanlış anlaşılmasını sergileyen tip: Bihruz Bey. 5. tiy. Kendine özgü kişiliği olmayan, genellikle bilinen kalıplardaki insanları gösteren oyun kişisi.
yol
is. 1. Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik. 2. Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer: "Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı." -Ç. Altan. 3. Genellikle yerleşim alanlarını birbirine bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi: "Yolda oynayan çocuklara ne olduğunu sordu." -Ö. Seyfettin. 4. İçinden veya üstünden bir sıvının geçtiği, aktığı yer: Su yolu. Sel yolu. 5. Yolculuk: Yola çıkmak. Yoldan kalmak. 6. Gidiş çabukluğu, hız: Bu vapurun yolu az. 7. Davranış, tutum, gidiş veya davranış biçimi: "Celal Bey'i sakal bırakma yolunda, kim, hangi örnek özendirdi diye çok düşünmüşümdür." -H. Taner. 8. Uyulan ilke, sistem, usul, tarz, tarik: Duyguların eğitimi de en iyi sanat yoluyla olur. 9. Kumaşta bulunan çizgi. 10. Kez, defa. 11. mec. Gaye, uğur, maksat: Bu yolda çok emek harcandı. 12. mec. Bir amaca ulaşmak için başvurulması gereken çare, yöntem: Bu işi yapmanın bir yolu vardır.
yöntem
is. 1. Bir amaca erişmek için izlenen, tutulan yol, usul, sistem, prosedür, politika: "Belki o da bir usandırma yöntemi kullanıyordu." -A. Kulin. 2. Bilimde belli bir sonuca erişmek için bir plana göre izlenen yol, metot.

"sistem" için örnek kullanımlar

Kredili sistem okulu daha kısa dönemde bitirme imkanı da sağlıyor.
Credit system provides the opportunity to finish school, more in the short term.
Kaynak: medyaline.com
neden hepsini ogs yapmadınızda hgs diye bi saçma sistem yaptınız.
HGS all ogs yapmadınızda why he did bi ridiculous system.
Kaynak: finans.mynet.com
Bu, Alman psikoterapist Bert Hellinger tarafından sentezlenmiş bir sistem.
This is a German psychotherapist Bert Hellinger synthesized by the system.
Kaynak: haberturk.com
İstiyoruz ki, öyle bir sistem olsun ki, hekim de kazansın kamu da.
We want, whether it is a system that physicians win the public too.
Kaynak: hurriyet.com.tr
Gömülü sistem, bilgisayarın kendisini kontrol eden cihaz tarafından içerildiği özel amaçlı bir sistemdir. gömülü bir sistem kendisi için
Kaynak: Gömülü Sistem ( Sabitlenmiş Sistem )
Parlamenter sistem ya da parlamenterizm yasama nın parlamento ya ait olduğu, yürütme nin de parlamentonun denetiminde olduğu sistemdir.
Kaynak: Parlamenter sistem
Lenfatik sistem veya lenf sistemi lenf taşıma sistemi ve lenf odik doku oluşan bir organ sistemidir. İkinci bir dolaşım sistemi olarak
Kaynak: Lenfatik sistem
Tek çekirdekli fagositik sistem veya mononükleer fagositik sistem, bağışıklık sistemi nin, yutma özelliğine sahip (fagositik) hücrelerini
Kaynak: Tek çekirdekli fagositik sistem
Özerk sistem aşağıdaki anlamlara gelebilir: Özerk sistem (internet), bir yönetim altındaki IP ağları ve yönlendiricilerin tamamı
Kaynak: Özerk sistem
Sistem dinamikleri, karmaşık sistem lerin zaman içinde davranışlarını incelemekte kullanılan bir yaklaşımdır. Sistem davranışın etkileyen
Kaynak: Sistem dinamikleri
Sayısal sistem, sayıları temsil eden simge ler için bir yazma sistemi yani matematik sel bir gösterim sistem idir. Sayısal sistem terimi
Kaynak: Sayısal sistem
Çok partili sistem oy hakkı bulunanların birçok parti arasında seçim yapabildiği bir sistemdir. Bu sistemde genellikle bir parti çoğunluğu
Kaynak: Çok partili sistem
Motor sistem, merkezi sinir sistemi nin hareketini oluşan bir parçasıdır. Piramidal ve ekstrapiramidal sistem lerden oluşur.
Kaynak: Motor sistem
Silah sistem subayı (SSS), askeri uçaklarda silah sistemlerinden sorumlu subay . Geçmişte kullanılan silah sistem operatörü (SSO)
Kaynak: Silah sistem subayı
Sistem Yolu Ön yüz yolu (ÖYY) olarak da bilinir. Bilgisayarlarda, merkezi işlem birimi ile sistem içerisindeki RAM , AGP video kartları,
Kaynak: Sistem yolu
Kompleman sistem , Komplement sistemi veya tamamlayıcı sistem, bir canlı dan patojen lerin temizlenmesine yardım eden biyokimyasal bir
Kaynak: Kompleman sistemi

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.