acımak(I)
(nsz) Tadı acı duruma gelmek, acılaşmak:
Yağ acıdı. acımak(II)
(nsz) Acılı, ağrılı olmak.
acımak(III)
(-e) 1. Merhamet etmek:
"Yarını ne olacak dünyamızın / Biz yaşımızı başımızı aldık / Allah çocuklarımıza acısın" -C. S. Tarancı. 2. Başkasının uğradığı veya uğrayacağı kötü bir duruma üzülmek.
kınamak (-i) Yapılan bir işin kötü olduğunu belirtir bir biçimde söz söylemek, ayıplamak.
üzülmek (nsz) 1. Üzme işine konu olmak:
"Karısının düştüğü bu hâle üzülmek şöyle dursun ona çok defa dadı kalfa muamelesi etmekten çekinmezdi." -R. N. Güntekin. 2. Üzüntü duymak, kaygılanmak:
"Bu apartmandan başka yere gideceksiniz diye üzülüyorum." -P. Safa.
yazıklanmak (-e) Üzülmek, acınmak, esef etmek, teessüf etmek.