temel anlamı Rum.temelion
1. Bir yapının toprak
Altında kalan ve yapıya dayanak olan duvar, taban vb. bölümlerinin tümü: §
"Temelleri, dinamitlerin oyduğu taş kavuklarına oturtulmuş zarif kârgir köşklere merdivenler ve kumlu düzgün yollar tırmanıyor." -Ruşen Eşref Ünaydın, Bütün Eserleri, 42. 2. Bu bölümleri yapmak için kazılan çukur. 3. Bir şeyin gelişimi için gereken ilk ögeler:
"Bu temellerden mahrum devrimler yıkılmaya mahkûmdur." -Peyami Safa, Din, İnkılap, İrtica, 8. § "
Bu ilkel sınıflandırmalar, Çin'de halk Taoizmi'nin temellerini ve Yi-King adlı kutsal bir kitabın da konusu olmuştur." -Ziya Gökalp, Türk Uygarlığı Tarihi, 25. § "
Millet olarak varlığın temeli dil olduğuna göre, dilde kargaşıklık ve biribirini anlıyamaz bir hale düşmek; milli birliği vücuda getiren ecdat yadigarı bu mukaddes bağda gevşeklik ancak düşmanlarımızın hasretle bekliyeceği ve özliyeceği bir felaket olur diyorsun.'' — Nurullah Ataç, Diyelim Söz Arasında, 31. 4. En önemli, belli başlı, ana, esas, asıl, baz: § "
Ama, var bir temeli..." -Adalet Ağaoğlu, Geçerken, 100. §
"Bu manada yakınlığının müşterek temel çizgisidir alakası ve İslamiyet bağlılığı." -Necip Fazıl Kısakürek, Sultan Vahidüddin, 29. § "
Bu budunun en temelli toplumsal bölüğü sip adını alan semiyyedir." -Ziya Gökalp, Türk Uygarlığı Tarihi, 223. §
"İnsanın dört temel unsurdan su, toprak, hava üzerinde, altında; ellerinde ateş…" -Ahmet Rasim, Muharrir Bu Ya, 113. §
"Zaten ve esasen sohbet temeli üzerine kurulu…" -Necip Fazıl Kısakürek, O ve Ben, 129.