Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

dal ne demek?

 - 12 sözlük, 37 sonuç.

BSTS / Biyoloji Terimleri Sözlüğü

Dal anlamı
bakınız» dalton
dal anlamı İng. cladus, phylum Alm. Kladus, Stamm Fr. cladus, phylum klados: dal
Canlıların sınıflandırılmasında kullanılan ve sınıfların bir araya gelmesi ile oluşan birlik. Örnek: Kordalılar (Chordata). Filum, klâdus.

BSTS / Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Terimleri Sözlüğü

dal anlamı İng. branch
Bitkilerin çoğunlukla yapraksız olan, sapın değişik uzunluk veya büyüklükteki küçük sap ve sürgün kısımları.

BSTS / Matematik Terimleri Sözlüğü

dal anlamı İng. branch Lat.branca Alm. Zweig Fr. branche
Belirli bir bölgede, çokdeğerli karmaşık bir işlevin değerlerinden birisini alan ve türeyen karmaşık işlev.

BSTS / Orta Öğretim Terimleri Kılavuzu

dal anlamı Osm. gusun Fr. rameau
(biyoloji, botanik)
dal anlamı Fr. branche
(tarım)

BSTS / Parazitoloji Terimleri Sözlüğü

dal anlamı İng. cladus, phylum
Canlıların sınıflandırılmasında kullanılan ve sınıfların bir araya gelmesiyle oluşan birlik, filum, kladus.

BSTS / Su Ürünleri Terimleri Sözlüğü

dal anlamı İng. phylum
Şube.

BSTS / Yazın Terimleri Sözlüğü

dal anlamı
Arap alfabesinin sekizinci, Osmanlicanın onuncu harfi (...). Sola dönük bir açı biçiminde yazılırdı. Bu yazılışı yüzünden divan ozanlarınca bel büküklüğünün, derin üzüntünün, karamsarlığın simgesi sayılmıştır: / Muhibbi'nin elif kaddin dal eyler / Ağlatuban gözyaşını sel eyler.

BSTS / Zooloji Terimleri Sözlüğü

dal anlamı İng. cladus Alm. Stamm klados
(karşılık: kladus), (Yun. klados= dal): Canlıların sınıflandırılmasında kullanılan bir terim olup sınıfların bir araya gelmesiyle meydana gelir.

Güncel Türkçe Sözlük

dal anlamı
(I) is. 1. Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri: "Cılız dallar, yeşili fersiz, tırnak kadar yapraklar!" -T. Buğra. 2. Branş. 3. Bir bilim alanının içinde yer alan ana bilim dalında alt alanı. 4. biy. Canlıların bölümlenmesinde, sınıfların bir araya gelmesiyle oluşan birlik, şube.
dal anlamı
(II) is. hlk. 1. Arka, sırt. 2. Kol. 3. Omuz: "Belikler dalına dökülür gelir / İnce bel üstüne sal ala gözlüm" -Halk türküsü. 4. Boyun, ense.
dal anlamı
(III) sf. Çıplak, yalın: Dalkılıç. Daltaban.

Kişi Adları Sözlüğü

Dal anlamı Köken: T.
Cinsiyet: Kız
1. Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri. 2. Arka, sırt. 3. Kol.
Cinsiyet: Erkek
1. Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri. 2. Arka, sırt. 3. Kol.

Türkçe - İngilizce

dal anlamı
isim
1) branch
2) twig
3) twig
4) bough
5) ramification
6) arm
7) offshoot
8) offset
9) subsection
sıfat
1) branch

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

dal anlamı
1. Omuz, omuzbaşı. 2. Kol. 3. Arka, sırt. 4. Boyun, ense.
dal anlamı
Zayıf, ince(hayvan için): Karşılıların o dal ineği var ya, ölmüş.

Cinis *Aşkale -Erzurum

dal anlamı
Boynuz.

Gaipler *Kandıra -Kocaeli
Burunkaya, Aliköy *Çaycuma, -Zonguldak

dal anlamı
Çıplak.

-Kütahya
-Manisa çevresi
*Varto -Muş
-Konya

dal anlamı
Tam: Dal öğleyin geldi.

İğdir *Çivril -Denizli
-Kütahya
-Niğde

dal anlamı
İp üzerine dizilmiş fıstık, badem ya da cevizli pestil.

-Gaziantep

dal anlamı
Lahana ya da yaprağı.

*Koyulhisar -Sivas
-Adana

dal anlamı
Tek, eş: Öküzlerin bir dalı öldü.

Adatepe *Devrek -Zonguldak
Akdoğan *Kızılcahamam -Ankara

dal anlamı
Arka, peş: Daldan gel.

*Çıldır, *Iğdır -Kars

dal anlamı
1. Ağaç: Bağımızda beş dal erik var. 2. Palamut ağacı. 3. Damlara konulan mertek, kalınca direk.
dal anlamı
Tohumluk olarak ayrılan mısırların birbirlerine bağlanmasıyle yapılan iki metrelik örgü.

*Maçka köyleri -Trabzon

dal anlamı
Yemeniye benzeyen bir giyim eşyası.

-Ankara

dal anlamı
Kitap ve defter yaprağı, sayfa.

Cinis *Aşkale -Erzurum
*Koyulhisar, *Gürün -Sivas

dal anlamı
1. Omuz. 2. Sırt. 3. Arka.
dal anlamı
Sırt, arka

Arpaçay - Kars

dal anlamı
< ET tal: Sırt (Erzincan merkez)
dal anlamı
Arka, sırt

Erzurum

dal anlamı
< ET tal: dal; sırt; arka; son. || dalına basmak: güçlük çıkarmak; engellemek || wurucun dalından wura: (kargış sözü) || geribin garnına wurmişlar, vay dalım demiş
dal anlamı
Ağaç

Keban Baskil Ağın Elazığ

dal anlamı
Omuz, . Sırt, arka: Dalımda dura dura kirlenmiş

Malatya

dal anlamı
Değil

Kırşehir

dal anlamı
Sırt, arka, arka taraf

Kars

dal eş anlamlısı

arka
is. 1. Bir şeyin temel tutulan yüzünün tam ters yanı, ön karşıtı: "Evin arkasında dekorlar boyarlardı." -A. Ağaoğlu. 2. Bir şeyin sırt durumunda olan yüzeyi: Çocuğun arkası ağrıyormuş. 3. Geri kalan bölüm, kısım: Masalın arkası. Yazının arkası. 4. Art, peş. 5. Otururken sırtın dayandığı yer: "Otomobile bindiğimiz zaman başını arkaya yaslamış, gözlerini yummuştu." -T. Buğra. 6. İnsanın vücudu, bedeni: "Arkasında beli kemerli, dar, şık bir pardösü vardı." -R. H. Karay. 7. sf. Arkada olan, arkada bulunan. 8. mec. Kayırıcı: "Memur olmak için büyük bir arka gerek." -H. R. Gürpınar. 9. mec. Geçmiş, geride kalmış zaman: "Bütün gözler arkaya, maziye çevrilmişti." -Y. K. Beyatlı.
boyun
is. 1. anat. Gövdenin başla omuz arasında kalan bölgesi: "Ellerini bu defa, boynuna sıkıştırdığı beyaz peçeteye sildi." -A. İlhan. 2. Testi, şişe, güğüm gibi kaplarda dar olan üst kısım. 3. Sorumluluk. 4. coğ. Dağ sırtlarında geçmeye elverişli alçak yer. 5. Üzeri: "Günahı söyleyenlerin boynuna, derler ki bu iki genç birbirlerini küçükten beri sevmişler de öyle nişanlanmışlar." -Y. K. Karaosmanoğlu.
branş
is. Kol.
çıplak
is. 1. Soyunmuş durumda olan vücudun resmi, nü. 2. sf. Üstünde bulunması gereken giysi, örtü vb. bulunmayan, üryan, nü, cıbıl, cıbıldak: "Kız, çıplak tabanlarını bozuk yolda şaplata şaplata köyün içerisine doğru uzaklaştı." -E. E. Talu. 3. sf. Saçsız (baş). 4. sf. Üzerinde yaprak olmayan: "Irmağın başında kocaman, çıplak bir tek kavak vardı." -H. E. Adıvar. 5. sf. İçinde gerekli eşya bulunmayan: "Ankara tepelerinin birinde, boz renkli bir binanın çıplak ve dar bir odasında onunla karşı karşıyayız." -Y. K. Karaosmanoğlu. 6. sf. mec. Yoksul (kimse): "Askerliğini yapmamış, beş parasız, çıplak bir Cemal'in nesi vardı evlenilecek?" -N. Cumalı. 7. sf. mec. Yalın, süssüz: Çıplak bir anlatım.
ense
is. anat. 1. Boynun arkası: "Kendine geldiğinde, ensesinde müthiş bir ağrı vardı." -A. Kulin. 2. Art, arka: "Saydığın üç iskelenin ensesindeki İsmail Ağa'nın dükkânı, en emin emanetçi idi." -S. M. Alus.
kol
is. 1. anat. İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm. 2. Vücudunun bu bölümünü saran bölümü: "Kara yağız oğlan yalandan gözlerinin yaşını pembe mintanının kollarına siliyordu." -O. C. Kaygılı. 3. Makinelerde tutup çevirmeye, çekmeye yarayan ağaç veya metal parça. 4. anat. Koyun, dana, kuzu vb.nde ön ayağın üst bölümü. 5. bit. b. Ağaçlarda gövdeden ayrılan kalın dal. 6. müz. Bazı çalgıların elle tutulan sap bölümü. 7. Koltuk, divan vb.nin yan tarafında bulunan dayanmaya yarayan parça. 8. Bir şeyin ayrıldığı bölümlerden her biri, dal (I), kısım, şube, branş: Türk Dil Kurumunun bilim ve uygulama kolları. 9. tar. Karakol: "Lakin böyle kardan yolların örtüldüğü bu gecede, koldan korku yoktu. Rahatça eğlenebilirlerdi." -R. H. Karay. 10. İş takımı, ekip, grup: "Öteki koldaki iki hamlacıdan birisi acınacak bir zayıflıktaydı." -S. F. Abasıyanık. 11. ask. Kanat: Sağ kol. Sol kol. 12. Dizi, düzen: Yürüyüş kolu. 13. den. Bir halat oluşturan bükülmüş lif demetlerinden her biri.
sırt
is. 1. anat. Omurgalı veya omurgasız hayvanlarda boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan üst bölüm: "Arabacı katırın sırtına binmiş." -F. R. Atay. 2. anat. İnsanlarda boyundan bele kadar uzanan üst bölüm, göğüs karşıtı. 3. Kesici araçların kesmeyen kenarı: Bıçağın sırtı. 4. Dağların veya tepelerin üst bölümü: "Beşiktaş sırtları pırıl pırıl, aradaki boğaz parçası masmaviydi." -O. V. Kanık. 5. İnsanın üstü: "Ona ikinci rastlayışımda sırtında bir pardösü vardı." -H. Taner. 6. Bir şeyin üstü, üst bölümü. 7. Dikilmiş veya ciltlenmiş kitaplarda dikişin bulunduğu bölüm.
şube
is. (şu:be) 1. Bir kurumun, bir kuruluşun alt mevkilerindeki iş yerlerinden her biri: Banka şubesi, askerlik şubesi. 2. Okullarda aynı düzeydeki sınıflardan her biri: "Üç günün içinde, ders verdiği üç şubeye de ‘La Pipe Turque' adlı parçayı, noktasına, virgülüne hatta noktalı virgülüne kadar ezberletti." -H. Taner. 3. biy. Dal: Hayvanlar iki şubeye ayrılır: Bir hücreliler ile çok hücreliler. 4. esk. Kol.
yalın
(I) is. hlk. Alev.
yalın
(II) sf. 1. Gösterişsiz, süssüz, sade (söz, yazı). 2. hlk. Çıplak, kınından çıkmış: "Dışarıdan içeriye ellerinde yalın kasaturalarla polisler daldı." -E. E. Talu.

"dal" için örnek kullanımlar

Ne var ki, lafı dinlensin isteyenin tutunabildiği dal oldu, sosyalizm.
However, the word was a branch of tutunabildiği who wants to rest, socialize.
Kaynak: evrensel.net
Kim ki onun dallarından birine tutunursa bu dal onu cehenneme sürükler.
He who hold on to one of the branches of this branch of his drags him to hell.
Kaynak: yenimesaj.com.tr
Bir anda ateş alan silahtan çıkan saçmalar, Dal'ı başından yaraladı.
The pellets fired from a gun at a time, Branch and then the beginning of the injured.
Kaynak: hurriyet.com.tr
Anne ve babasının boşandığını belirten Altun, Tutunduğum tek dal annem.
Altun that his parents divorced, my mother clings to a single branch.
Kaynak: haberler.com
Paolo dal Pozzo Toscanelli (1397 – 10 Mayıs 1482), İtalyan matematikçi, gökbilimci ve haritacı. Hayatı: Doktor Dominic Toscanelli'nin oğlu
Kaynak: Paolo dal Pozzo Toscanelli
Cacciata di Eliodoro dal tempio (Heliodoros'un tapınaktan kovulması), İtalyan Rönesans dönemi sanatçısı Rafaello Santi 'nin bir fresk idir
Kaynak: Cacciata di Eliodoro dal tempio
Odun veya tahta, ağaç ların gövde lerini ve dal larını meydana getiren sert bir madde dir. İnşaat malzeme si, kâğıt ve yakıt yapımında
Kaynak: Tahta
Uzmanlık dal ve alanlarının üniversite sürecinde ayrı bir yeri vardır. bilgiler alındıktan sonra bir dal seçilir ve bu dala uzmanlık adı verilir.
Kaynak: Uzman
Angeloloji veya Melek bilimi - yaratılmış ruhani varlıkları inceleyen dal, bu varlıklara başta melek ler olmak üzere cin ler ve şeytan
Kaynak: Hıristiyan teolojisi
Yeni sürgün, küçük, körpe dal ve yaprağa; taze ağaç ve çiçek fidan ına; jeoloji de maden ocağından çıkarılan bileşiğe filiz denir.
Kaynak: Filiz
Diken - Bazı bitkilerin dal, yaprak, meyve kabuğu vb. bölümlerinde ve bazı hayvanların derisinde bulunan sert, ucu sivri ve batıcı
Kaynak: Diken
Sınıflandırma : dal: Patellogastropoda dal: Vetigastropoda dal: Cocculiniformia dal: Neritimorpha dal: Cycloneritimorpha dal: Caenogastropoda
Kaynak: Deniz salyangozu

Yakın Kelimeler

(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.