dağılmak (nsz) 1. Toplu durumdayken ayrılıp birbirinden uzaklaşmak:
"Zaten arkadaşlarımın her biri bir yana dağılmıştı," -A. Ümit. 2. Değer ve birimler belli etkenlerle, oranlı olarak bölünmek. 3. Parçalanarak yayılmak, ufalanmak:
"Kentin eski merkezindeki evler kendiliğinden yıkılıyor, bahçe duvarları dökülüp dağılıyordu." -A. Kutlu. 4. Karışık duruma gelmek, düzeni bozulmak:
Oda dağıldı. "Siyah saçları hare hare suyun yüzüne dağıldı." -C. Uçuk. 5.
mec. Birliği, beraberliği bozulmak:
Golü yiyince takım dağıldı. Babanın ölümünden sonra aile dağıldı. 6.
mec. Bir topluluğun, kuruluşun varlığı son bulmak, fesholunmak, münfesih olmak. 7.
mec. Yavaş yavaş kaybolmak, yok olmak.
yayılmak (nsz) 1. Yayma işine konu olmak veya yayma işi yapılmak. 2. Hastalık, pek çok kimseye geçmek veya bulaşmak. 3. Genelleşmek:
"O zamanlarda saz, halkın bütün sınıfları arasında iyice yayılmıştı." -A. Ş. Hisar. 4. Genişlemek, büyümek:
"Bu âdet bir fabrika sahibinin acıklı hayat hikâyesiyle birlikte kondulara yayıldı." -L. Tekin. 5. Serilmek, döşenmek:
Odaya bir kilim yayıldı. 6. Koyun, inek vb. otlamak. 7. Rahat bir biçimde, sere serpe oturmak. 8.
mec. Ayrıntıya girmek, açılmak:
"Türlü yönlerden ele alınabilecek olan bu konuda şimdilik pek yayılmak istemiyorum." -O. V. Kanık.