Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

yavuz ne demek?

 - 4 sözlük, 6 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

yavuz anlamı
sf. 1. Güçlü, çetin. 2. İyi, gürbüz, güzel. 3. esk. Kötü, fena.

Kişi Adları Sözlüğü

Yavuz anlamı Köken: T.
Cinsiyet: Erkek
1. İyi, güzel. 2. Mert, cesur. 3. Becerikli, hamarat. 4. Yumuşak huylu. 5. Kötü, sert, keskin, güçlü, çetin.

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

yavuz anlamı
1. İyi, güzel, iyi huylu. 2. Yiğit, mert. 3. Eliaçık. 4. Becerikli, çalışkan. 5. Sert, keskin, yabanıl. 6. Isırgan (köpek için).
yavuz anlamı
İyi, güzel, olağanüstü.

*Soma ve çevresi, *Kula Manisa
Balıkesir

Yerleşim Birimleri Sözlüğü

Yavuz anlamı
Afyon ili, Emirdağ ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Yavuz anlamı
Rize ili, Ardeşen ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

yavuz eş anlamlısı

çetin
sf. Amaçlanan duruma getirilmesi, elde edilmesi, çözümlenmesi, işlenmesi güç veya engeli çok olan, zor, müşkül: "Mühendislerin ayakları doğayı yokluyordu, onunla daha çetin bir savaşa hazırlanıyorlardı." -A. Ağaoğlu.
fena
(I) sf. (fena:) 1. İyi nitelikte olmayan, kötü: "Rüşvet aslında fena şeydir fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir." -B. Felek. 2. Üzücü: "Bu savaş yılları o kadar fena ve ağır felaketler öğretmişti ki..." -H. E. Adıvar. 3. İstenilen ve gereken nitelikte olmayan (kimse): Fena bir öğrenci. 4. Hoşa gitmeyen, rahatsız edici: "Fena günler yaşadığına inanmak için bin şahit lazım." -R. H. Karay. 5. Davranışları toplumun ahlak anlayışına uymayan: "Siz fena adamsınız, odanıza geldiğime bin kere pişman oldum." -P. Safa. 6. zf. Çok: "Tenis oynarken bileğim burkuldu, berbat, fena acıyor." -P. Safa.
fena
(II) is. (fena:) esk. Ölümlülük.
güçlü
sf. 1. Gücü olan, kuvvetli, yavuz: "Kalın gövdeli, güçlü bir ihtiyardı." -A. Kutlu. 2. Şiddeti çok olan. 3. mec. Etkisi, önemi büyük olan, sözü geçer, forslu: "Sanırım uzun zaman kimliğini korumak, güçlü kalabilmek için direndi." -R. Mağden. 4. mec. Nitelikleri ile etki yaratan, etkili: "Bu denli güçlü bir aşkı bundan sonra da önleyemeyeceğimi biliyordum." -A. Ümit.
güzel
sf. 1. Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı: Güzel kız. Güzel çiçek. Yalının en güzel odası bizimdi. 2. İyi, hoş: "Güzel şey canım, milletvekili olmak!" -Ç. Altan. 3. Beklenene uygun düşen ve başarı düşüncesi uyandıran: Güzel bir fırsat. 4. Soyluluk ve ahlaki üstünlük düşüncesi uyandıran: Güzel duygular. Güzel hareketler. 5. Görgü kurallarına uygun olan. 6. Sakin, hoş (hava): Güzel bir gece. 7. Okşayıcı, aldatıcı, kandırıcı: Güzel vaatler. 8. Pek iyi, doğru: Güzel güzel amma! 9. is. Güzel kız veya kadın. 10. is. Güzellik kraliçesi. 11. zf. Hoşa giden, beğenilen, iyi, doğru bir biçimde: Güzel konuştu. 12. zf. Adamakıllı, şiddetli: ": Karıkoca bu kuzu yüzünden güzel bir kavga ettiler." -Ö. Seyfettin.
iyi
sf. 1. İstenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, beğenilecek biçimde olan, kötü karşıtı: "Bir aralık iyi fal bildiğimi haremde duyurdum." -F. R. Atay. 2. Bol, yararlı, kazançlı: İyi yağmur yağdı. 3. Çok: İyi para kazandı. 4. Uğurlu, hayırlı, iyilik getiren: İyi haber. 5. Esen, sağlıklı: "İyi ve sıhhatli olduğumu bildirebilirsiniz." -N. F. Kısakürek. 6. Yerinde, uygun: İyi bir cevap. 7. Doğru olan: İyisi bu işe karışmamaktır. 8. Yeterli, yetecek miktarda olan: Bu yün, hırka için iyidir. "Annemin simasını şimdi iyi hatırlayamıyorum." -Y. K. Beyatlı. 9. is. Öğrencinin değerlendirilmesinde kullanılan orta ile pekiyi arasındaki not. 10. zf. İstenilen, beğenilen, yerinde, yararlı, uygun bir biçimde: İyi konuştu. "Bunun çocukları iyi çıktıkları için ölünceye kadar babalarına bakmışlar." -M. Ş. Esendal.
kötü
sf. 1. İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı: "Hamakat, dalalet ve kötü niyetin bu kadarına söylenebilecek bir şey yoktur." -N. F. Kısakürek. 2. Zararlı, tehlikeli: Kötü adam. 3. Korku, endişe veren: "Yabancının bu kötü kastına yalnız azmimizle karşı koyduk." -R. E. Ünaydın. 4. Kaba ve kırıcı: "Kızına söylemedik kötü lakırtı bırakmamış." -M. Ş. Esendal. 5. Kişi veya toplum üzerinde olumsuz etkileri olan. 6. zf. Aşırı, çok: Kız, oğlana kötü tutuldu.

"yavuz" için örnek kullanımlar

Geçen hafta hırsız Yavuz kalbine saplanan okla oracığa yığılıvermişti..
Last week, the heart of the anti-theft lodged by the arrow oracığa Yavuz yığılıvermişti ..
Kaynak: blog.milliyet.com.tr
Ama ne yazık ki, hep yavuz hırsız, herkesi bastırıyor ve de üstüne üstlük seviyesiz açıklamalarla zeytinyağı gibi üste çıkıyor!
But, unfortunately, always a thief yavuz, everyone pushing and characterless statements such as olive oil on top of the top coming out!
Kaynak: bursadabugun.com

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.