Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

yüz ne demek?

 - 10 sözlük, 18 sonuç.

BSTS / Bilgisayar Terimleri Karşılıklar Kılavuzu

yüz anlamı
bakınız» yan

BSTS / Güzel Sanatlar Terimleri Sözlüğü

yüz anlamı İng. facade, front Alm. Fassade, Scbauseite Fr. façade
(Mimarlık) Bir yapının dışa bakan düşey yüzeylerinin tümü. Örn. önyüz, yanyüz, arkayüz gibi.

BSTS / Matematik Terimleri Sözlüğü

yüz anlamı İng. face Osm. vecih Lat.facia Alm. Seitenfläche, Fläche, Seite Fr. face
Bir çökyüzlüyü oluşturan çokgenlerden birince sınırlanan düzlemsel bölge.

BSTS / Orta Öğretim Terimleri Kılavuzu

yüz anlamı Osm. vecih Fr. face
(biyoloji, matematik)
yüz anlamı Osm. satıh Fr. surface
yüzey (matematik)

BSTS / Zanaat Terimleri Sözlüğü

yüz anlamı
Don, şalvar ve donluk kumaş. (Yenikent *Aksaray -Niğde)

Divanü Lügati't-Türk

yüz anlamı
sayıda yüz.
yüz anlamı
yüz, çehre, veçhe.
yüz anlamı
yüz

Güncel Türkçe Sözlük

yüz anlamı
(I) is. 1. Doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı. 2. Bu sayıyı gösteren 100 ve C rakamlarının adı. 3. sf. On kere on, doksan dokuzdan bir artık. 4. Kere, kat vb. kelimeler ile birlikte kullanılarak yapılan işin çokluğunu abartılı bir biçimde anlatan söz: "Hikmet Bey'in kurum ve edası, her zamankinden belki yüz kat üstündü." -S. M. Alus.
yüz anlamı
(II) is. 1. Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat: "Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor." -S. F. Abasıyanık. 2. Yüzey: Suyun yüzünde. 3. Kesici araçlarda ağız: Bıçağın keskin yüzü. 4. Bir kumaşın dikiş sırasında dışa getirilen gösterişli bölümü. 5. Yorgana ve yastığa geçirilen kılıf. 6. Bir şeyin görünen bölümünde kullanılan kumaş: Yorgan yüzü. Kanepenin yüzü. 7. Birinin görülegelen veya umulan hoşgörürlüğüne güvenilerek gösterilen cüret: Ne yüzle? Yüzü olmamak. 8. Nedeniyle, sebebiyle: "Bu yüzden Fuat Köprülü ile çatışmaya başlamışlardı gazetelerde." -Y. Z. Ortaç. 9. Yan, taraf. 10. Bir yapının dışa bakan düşey yüzeylerinin her biri: Ön yüz. Yan yüz. Arka yüz. 11. mec. Utanma: Adamda yüz yok ki!

Tarama Sözlüğü

yüz anlamı
1. Karşı, nezd, yan. 2. Cihet, yön, taraf.

Türkçe - İngilizce

yüz anlamı
isim
1) face
2) obverse
3) countenance
4) front
5) visage
6) physiognomy
7) snoot
8) cast of features
9) dial
10) frontispiece
11) kisser
12) mien
13) phiz
14) puss
15) c.
1) hundred
sıfat
1) facial
2) obverse
ön ek
1) hecto-

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

yüz anlamı
Sayfa.

*Kaman -Kırşehir

yüz anlamı
Sığ

Erkinis *Yusufeli -Artvin

yüz anlamı
Yüz, çehre

Diyarbakır

yüz anlamı
Taraf, geçe,

Erzurum

yüz anlamı
< ET yüz: sayıda yüz . || cüz (üç cüz) || üz( beş üz) || yöz (yöz soware)

yüz eş anlamlısı

ağız
(I) is. 1. anat. Yüzde, avurtlarla iki çene arasında bulunan, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye yarayan ve besinlerin sindirilmeye başlandığı organ. 2. Bu boşluğun dudakları çevreleyen bölümü: Küçük bir ağız. 3. Kapların veya içi boş şeylerin açık tarafı: "Ağızları kopmuş bir çay takımının arasına gizlenmiş, koyu renkli bir cildi oradan alarak bana uzattı." -H. R. Gürpınar. 4. Bir akarsuyun denize veya göle döküldüğü yer, munsap: Çay ağzı. 5. Koy, körfez, liman vb. yerlerin açık tarafı: Körfezin ağzı. 6. Çıkış yeri: "Şimdi tünelin ağzında değilim artık." -A. Ağaoğlu. 7. Birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer, kavşak. 8. Kesici aletlerin keskin tarafı: "Çelik ağızlı, küçük gül makasını kâğıdından çıkardı." -R. H. Karay. 9. Üslup, ifade biçimi: "Ertesi günü bazı gazeteler bu haberin bir noktasını yarı resmî bir ağızla tekzip ettiler." -T. Buğra. 10. Uç, kenar: Topun ağzında. Uçurumun ağzında. 11. dil b. Aynı dil içinde ses, şekil, söz dizimi ve anlamca farklılıklar gösterebilen, belli yerleşim bölgelerine veya sınıflara özgü olan konuşma dili: "Anlaşılmaz, garip köylü ağızlarıyla konuşuluyordu." -S. F. Abasıyanık. 12. müz. Bir bölge ezgilerinde görülen özelliklerin tümü.
ağız
(II) is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü.
alın
is. 1. Yüzün, kaşlarla saçlar arasındaki bölümü. 2. Bazı şeylerin önü, ön yüzü. 3. Karşı: Güneşin alnında durma. 4. mdn. Bir ocakta her türlü ayak, galeri, baca, kuyu ve yolun ilerletilmekte olan yüzeyi.
başta
zf. 1. İlk olarak: "Arabacı mola verdiği zaman başta o büyük kızla büyük oğlan olmak üzere çocuklar aşağı atladı." -O. C. Kaygılı. 2. Özellikle.
burun
is. 1. anat. Alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı. 2. Bazı şeylerin ön ve sivri bölümü: "Kadıköy vapurunun güvertesinde, paltoma bürünmüş, gidip ta burna oturmuştum." -H. Taner. 3. mec. Kibir, büyüklenme: Burnundan yanına varılmıyor. 4. coğ. Karanın, özellikle yüksek ve dağlık kıyılarda, türlü biçimlerde denize uzanmış bölümü.
çehre
is. 1. Yüz (II): "Ben şimdi o güzel çehreden başka / Ne bir yüz düşünür ne hatırlarım" -N. H. Onan. 2. mec. Görünüş. 3. mec. Kimlik: "Şehrin etnik çehresi de bizim için az çok meçhuldür." -A. H. Tanpınar. 4. mec. Somurtkanlık.
göz
is. 1. anat. Görme organı. 2. Bazı deyimlerde, görme ve bakma: Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3. Oda: "Şu fakir mahallede bir göz evim olsaydı / Nasıl sevinç içinde çıkardım şu yokuşu." -Z. O. Saba. 4. Bakış, görüş: Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 5. Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak: "Asıl felaket bu pınara sırt çevirmek, bu pınarın gözlerine taş tıkamak değil de ne olurdu?" -T. Buğra. 6. Delik, boşluk: İğnenin gözü. "Köprünün gözleri karış karış kazılmıştır." -S. F. Abasıyanık. 7. Çekmece: Masanın gözleri. 8. Terazi kefesi. 9. Nazar: "İnsanı gözle yiyip bitirirler." -Ö. Seyfettin. 10. Sevgi, ilgi, gönül bağlantısı: Gözden düşmek. Göze girmek. 11. Ağacın tomurcuk veren yerlerinden her biri: Göz aşısı. 12. Bölüm, hane: Dama tahtasında altmış dört göz vardır. 13. Bazı yaraların uç bölümü: Çıbanın gözü.
nedeniyle
zf. (nedeni'yle) -den ötürü, -den dolayı, dolayısıyla, sebebiyle, hasebiyle, haysiyetiyle.
sebebiyle
zf. (sebebi'yle) Nedeniyle: Hırçınlığı sebebiyle hiçbir yerde tutunamıyor.
sima
is. (si:ma:) 1. Yüz (II): "Beni bu sima altında tanımazsın." -H. C. Yalçın. 2. Kimse, insan, tip: "Eski tanıdığımız simalar bize şimdi, ne kadar uzak görünüyorlar." -Y. K. Karaosmanoğlu.
taraf
is. 1. Ön, arka, sağ, sol, üst, alt vb. yanların her biri: "Apartmanın temizliğine azami dikkat edilecek, her taraf pırıl pırıl olacak." -E. Şafak. 2. Yön, yan, doğrultu: "Deniz tarafındaki çayırdan bir sürü koyun geçiyor." -M. Ş. Esendal. 3. Yöre, yer: "Üsküdar tarafındaki evlerin camları kor gibi parlıyordu." -H. Taner. 4. İstekleri, düşünceleri karşıt olan iki kişiden veya iki topluluktan her biri: Karşı tarafın adamları. 5. Bir kişinin soyundan gelenlerin hepsi: Baba tarafı zengin. 6. Bir şeyin belli bölümü, kısmı: Tiyatronun ön tarafı konuklara ayrıldı.
utanma
is. Utanmak durumu, teeddüp: "İradesizliğimden utanma duymamaya da alıştım." -R. H. Karay.
yan
is. 1. Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü: "Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı." -M. Ş. Esendal. 2. Sağ ve solun ortak adı, yön, taraf, cihet: "Yaşlı garson yanımıza geldi." -Y. K. Karaosmanoğlu. 3. Yer. 4. Üst. 5. Birlikte, beraberinde olma: "Bir ara acıkıp yanlarında getirdikleri ekmek peyniri yediler." -N. Cumalı. 6. Bedenin bir bölümü: Sağ yanına inme inmiş. 7. sf. Üstte, altta, arkada veya önde olmayan. 8. sf. İkinci derece olan: İlacın yan etkileri. 9. sf. Tali: "Siyasi partiler kadın kolu, gençlik kolu ve benzeri şekilde ayrıcalık yaratan yan kuruluşlar meydana getiremezler." -Anayasa. 10. zf. Bir tarafa yönelerek. 11. mec. İstekleri karşıt olan iki kişiden veya topluluktan biri. 12. ask. Savaş düzenindeki ordunun iki kanadından her biri. 13. mat. Bir denklemde "=" işaretiyle ayrılmış olan iki anlatımdan her biri. 14. sp. Futbol veya hentbolda, topun, alanın yan çizgileri dışına çıkması, taç (II).

"yüz" için örnek kullanımlar

Programın yüz yerine kıyafetleri kullanmasının nedeni ise gizlilik.
The reason for the program's use of clothing rather than face privacy.
Kaynak: chip.com.tr
TOKİ üniversitelere modern bir yüz inşa etmek için atağa geçti.
TOKI is booming for universities to build a modern face.
Kaynak: haberturk.com
2011 büyüme açısından yüz güldüren bir yıl oldu: Yüzde 8,7.
2011 was a year of growth puts a smile on the face in terms of: 8.7 percent.
Kaynak: turkiyegazetesi.com.tr
Önce Emre"ye teklif de bulunur, yüz bulamayınca da Hakan"a gider.
Before the Emre "are also available to offer face Could not find Hakan" a go.
Kaynak: pirsushaber.com
Yüz felci, ya da fasiyal palsi, yüz kaslarını etkileyen ve çok hızlı bir şekilde gelişen bir felç durumudur. Yüz hareketlerini sağlamak
Kaynak: Yüz felci
4 yüz 16 Nisan 2007'de kurulan bir R&B/pop müzik grubudur. Dandini adlı parça ile çıkışını yapmıştır. Dört üyeden oluşan 4 Yüz grubunun
Kaynak: 4 Yüz
Yüz nakli, bir insanın yüzünün bir kısmının ya da tamamının tekrar yerleştirilmesine dair medikal prosedürdür. Dünyanın ilk tam yüz nakli
Kaynak: Yüz nakli
Mimik Kasları: (Yüz kasları-m. faciales) Saçlı deri, yüz ve boyunda yüzeyel olarak yer alan bu kaslar ağız, burun, kulak, göz etrafında
Kaynak: Yüz kasları
Bizim içinde çalıştığımız bu biyometrik in içinde yüz özelliklerine bağlı insan tanıma, diğer bir deyiş ile “yüz bulma ve yüz tanıma”dır.
Kaynak: Yüz Tanıma
Prosopagnosia (Yunanca Prosopon yüz + agnosia kayıtsızlığı), yüz körlüğü olarak da adlandırılan insan yüzleri tanıyamama, ayıramama
Kaynak: Prosopagnosia

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.