Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

Zor ne demek?

 - 4 sözlük, 9 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

zor anlamı
is. 1. Sıkıntı, güçlük, rahatsızlık: "Onun için hiçbir zorum, sıkıntım yokmuş gibi ara sıra denize taşlarımı atmakta devam ederek hızlı hızlı yürüdüm." -R. N. Güntekin. 2. Yüküm, mecburiyet: "Artık kızının evinde kalışının zordan olduğunu biliyordu." -N. Cumalı. 3. Baskı: "Hocaların zoru ile çıkarılmış olan bu kanun yürümedi." -M. Ş. Esendal. 4. sf. Sıkıntı veya güçlükle yapılan, kolay karşıtı: "Sabır güzel, faydalı; fakat zor şeydir." -B. Felek. 5. zf. Güçlükle, zorla: "El ele vermiş polisler kaldırımlardan taşan halk kütlesini zor zapt ediyorlardı." -H. Taner. 6. ünl. "Yapamazsın" anlamında kullanılan bir söz.

Tarama Sözlüğü

zor anlamı
İç ağrısı, karın ağrısı, buruntu.

Türkçe - İngilizce

zor anlamı
sıfat
1) difficult
2) hard
3) rough
4) tight
5) arduous
6) inconvenient
7) formidable
8) stiff
9) sticky
10) uneasy
11) crucial
12) mean
13) hairy
14) exacting
15) cruel
16) baffling
17) knotty
18) trickish
isim
1) force
2) strain
3) might
4) constraint
5) main

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

zor anlamı
Saygınlık: Senin nasıl bir zorun var ki her işin görülüyor.

*Bozdoğan -Aydın

zor anlamı
Zorunluluk.

*Antakya -Hatay
*Bor -Niğde

zor anlamı
Sıkıntı, üzüntü.

Yukarı Seyit *Çal -Denizli
*Alaşehir -Manisa
-Zonguldak
*Akyazı çevresi -Sakarya
Akarsu *Ardanuç -Artvin
Hacıilyas *Koyulhisar -Sivas
Bahçeli *Bor -Niğde

zor anlamı
(< Far. zûr) zor
zor anlamı
< Far. zûr: zor. || zor hal: güçlükle: zor köteyh: zorla; cebirle; döve döve || zori zoruna: zorla
zor anlamı
Zor // zar zor: zar zor

Artvin Yusufeli Uşhum köyü

Zor eş anlamlısı

baskı
is. 1. Bir eserin basılış biçimi veya durumu, print: "Baskı yanlışlıkları yüzünden kapatılan gazeteler vardı." -A. Ş. Hisar. 2. Bası sayısı: Bu gazetenin baskısı yüz bindir. 3. Bir eserin tekrarlanarak yapılan baskı işlemlerinden her biri, edisyon: Sözlüğün yeni baskısı. 4. Giysinin içine kıvrılıp dikilen kenarı: Etek baskısı. 5. Hak ve özgürlükleri kısıtlayarak zor altında bulundurma durumu, tahakküm: "Politik baskıların yanı sıra daha başka yasaklara da bağlıydık." -N. Cumalı. 6. Bir maddeyi sıkıp ezen alet, pres. 7. sp. Top oyunlarında karşı takım oyuncusunun hareketini ve sonuç almasını engellemek amacıyla uygulanan yakın savunma durumu, pres. 8. ruh b. Belirli ruhsal etkinlik ve süreçleri, kişinin isteği dışında bilinçaltına itmesi veya bu itilenlerin bilince çıkmasını önleme durumu.
güçlük
is. 1. Zorluk. 2. Ağır ve yorucu emek, zahmet, meşakkat: "Bir kere güçlük, ev bulmak ve eşya taşımak derdiyle başlar." -B. Felek. 3. Engel, pürüz: "Güçlüklere bir başına da olsa karşı koyan insan, kuvvetli insan olmalı." -O. V. Kanık.
güçlükle
zf. (güçlü'kle) Kolay olmayan bir biçimde, zar zor: "Pazartesi gecesi celepleri güçlükle savdı." -Y. Atılgan.
mecburiyet
is. (mecbu:riyet) 1. Zorunluluk: "Ayağımızı yorganımıza göre uzatmak mecburiyetindeyiz." -Y. K. Karaosmanoğlu. 2. Yükümlülük.
rahatsızlık
is. 1. Rahatsız olma durumu, tedirginlik: "Bununla beraber, içimde bir rahatsızlık var, unutulmaktan korkuyorum." -H. E. Adıvar. 2. mec. Hastalık.
sıkıntı
is. 1. İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet: "İçinin sıkıntısını mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı." -P. Safa. 2. Bir bozukluğun, karışıklığın sebep olduğu etkili ve sürekli yorgunluk, mihnet: "Sıkıntı ve ızdırapla sağa sola döndüm." -A. Gündüz. 3. Yokluk ve parasızlığın yol açtığı geçim darlığı: "İhtiyarın bir para sıkıntısı içinde olduğunu o söylemeden ben keşfetmiştim." -S. F. Abasıyanık. 4. Bulunmama durumu: "Yüklü servetini cömertçe harcamaması nedeniyle piyasada para sıkıntısı baş gösterdi." -İ. O. Anar. 5. mec. Sorun, mesele, sendrom, problem: "Atatürk öldüğü zaman Türkiye'nin ufak tefek sıkıntılar dışında hiçbir büyük problemi yoktu." -B. Felek.
yüküm
is. Yükümlülük: Vergi yükümü yasayla konulur.
zorla
zf. (zo'rla) 1. Zor kullanarak, cebren, zecren, metazori: "Ekrem'i zorla yatıştırıp bizim eve götürdüm." -A. Ümit. 2. İstemeyerek, isteksiz olarak, zoraki: "Adama beş lira verdik, zorla başımızdan savdık." -B. Felek.

Zor zıt anlamlısı

kolay
sf. 1. Sıkıntı çekmeden, yorulmadan yapılabilen, emeksiz, zahmetsiz, güç ve zor karşıtı: "Cebimde mevcut paradan bu kadar bir şey buna tahsis etmek pek kolaydı." -H. Z. Uşaklıgil. 2. is. Kolaylık: İşin kolayını buldum. 3. zf. Kolayca, sıkıntısız bir biçimde, basitçe: "Yolu bulmak kolay oldu." -Halikarnas Balıkçısı.

"Zor" için örnek kullanımlar

Neyse ki düşes bu zor andan da herhangi bir sorun yaşamadan kurtuldu.
Fortunately, the duchess survived without any problems in this difficult moment.
Kaynak: stargundem.com
Böyle az enstrümanla şarkı dinlemek daha farklı ve zor bir iştir.
Instrument and listen to the song at such a different and more difficult task.
Kaynak: haber.stargazete.com
Bu yoldan daha niceleri gelir endişesi, AB'yi zor durumda bırakacak.
This way is much more worrying, leave the EU in a difficult position.
Kaynak: haber.gazetevatan.com
Galatasaray'ın bu sistemi oynaması bir hayli zor düzenlerden biri.
Galatasaray, one of the layouts in this system is quite difficult to play.
Kaynak: goal.com
NP-Zor : En az herbir NP problem kadar zor olan problemlerin bulunduğu sınıfa NP-Zor (NP-hard) denir. Daha resmi bir şekilde, :
Kaynak: NP (karmaşıklık)
L'indovinello più difficile del mondo (Gelmiş geçmiş en zor mantık bulmacası), Raymond Smullyan 'dan esinlenilmiş ve İtalya'nın başlıca
Kaynak: Gelmiş geçmiş en zor mantık bulmacası
Gökyüzü, çeşitli nedenlerden ötürü tanımlaması zor bir kavramdır. Kabaca kişinin açık alanda yukarı baktığında gördüğü, tüm gök
Kaynak: Gökyüzü

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.