Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

hava ne demek?

 - 13 sözlük, 16 sonuç.

BSTS / Fizik Terimleri Sözlüğü

hava anlamı İng. air Alm.Luft Fr. air
Yeryuvarını saran uçun ve uçuk katmanın oluşturduğu akışkan orTam.

BSTS / Gökbilim Terimleri Sözlüğü

hava anlamı İng. weather Alm.Wetter Fr. temps
1 ) Yer'i saran gaz kitlesi. 2) Gökyüzünün genel görünüşü (açık hava, iyi hava, durgun hava gibi.)

BSTS / Gösterim Sanatları Terimleri Sözlüğü

hava anlamı İng. atmosphere Alm. Atmosphäre Fr. ambiance
Dramatik durumun tinsel iklimini ortaya çıkaran öğe. Bu, kişiler, konuşmalar, dekor, giysi, donatımlıklar, sahne eşyaları, ışıklama, müzik ve benzeri öğelerin yardımıyla elde edilir.

BSTS / Kimya Terimleri Sözlüğü

hava anlamı İng. air Alm.Luft Fr. air
Oylumca % 78 azot, % 21 oksijen, % 0.94 soy gazlarla karbon dioksit vb. gazlardan oluşmuş, yeryuvarı çevreleyen ve içinde canlıların yaşayabileceği gaz karışımı.

BSTS / Metalbilim İşlem Terimleri Sözlüğü

hava anlamı İng. air Alm.Luft Fr. air
Koruyucu atmosfer kullanılmayan ve yüzeysel kabuklanmanın önemli olmadığı anlarda, doğal fırın atmosferi olarak kullanılan orTam.

BSTS / Orta Öğretim Terimleri Kılavuzu

hava anlamı Fr. air
(coğrafya, kimya)

BSTS / Sinema ve Televizyon Terimleri Sözlüğü

hava anlamı İng. atmosphere Osm. atmosfer Alm.Atmosphäre Fr. atmosphère, ambiance
Sinem./TV. Belirli bir çevreye, başka çevrelerden ayrı, değişik bir özellik sağlayan öğelerin oluşturduğu bütün.

BSTS / Tiyatro Terimleri Sözlüğü

hava anlamı İng. atmosphere Alm. Atmosphaere Fr.ambiance
Dramatik durumu, karakterler, konuşma, dekor, giyim-kuşam, ışık, müzik aracılığıyla bir oyunun özelliğini, tinsel iklimini ortaya çıkaran öğe.

BSTS / Yazın Terimleri Sözlüğü

hava anlamı
1. Türkü ezgisi. 2. Bölgelerin özel ezgisi ile söylenen türkü (Eğin havası, Urfa havası., gibi).

Güncel Türkçe Sözlük

hava anlamı
is. 1. Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı. 2. Meteoroloji ile ilgili olayların bütünü: "Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu." -M. Ş. Esendal. 3. Canlılar üzerindeki etkisine göre hava yuvarının durumu: "Havanın üşütecek kadar serinlemiş olmasına göre sabah yakın." -R. N. Güntekin. 4. Gökyüzü: Havada bir tek bulut yok. 5. Çevreyi kuşatan boşluk: Tozlar havada uçuşuyordu. 6. Esinti: Bugün hava olursa yelkenli kalkacak. 7. Müzik parçalarında tür: "Kâğıthane havası tutturur, bahriye çiftetellisi çalardık." -S. F. Abasıyanık. 8. Müzik aletlerinden çıkan ses perdesi. 9. sf. mec. Sonuçsuz, anlamsız, boş (durum, davranış, söz): Bu sözlerin sonu hava. 10. mec. Görünüş, davranış, söz vb. için bir kimsenin durumunu belirten özellik: "Buna rağmen öyle kibar ve asil havası vardır ki bu damga bile onu çirkinleştiremez, inadına daha bir uçarı, daha bir sevimli yapar." -H. Taner. 11. mec. Tarz, üslup: "Namık Kemal'e, Tevfik Fikret'e başarılı nazireler yazmıştır. Onların diliyle, onların sesiyle, onların havasıyla..." -Y. Z. Ortaç. 12. mec. Durum, orTam, çevre, muhit, atmosfer, ambiyans: "Bugünlük, bu masal havası içinde onunla beraber yaşamalıyız." -S. F. Abasıyanık. 13. mec. Çekicilik, albeni, alım, cazibe: Kadın güzel değil ama havası var. 14. mec. Keyif, âlem: Onu kendi havasına bıraksak çalışmaz.

Kişi Adları Sözlüğü

Hava anlamı Köken: Ar.
Cinsiyet: Kız
Gökyüzü.

Türkçe - İngilizce

hava anlamı
isim
1) weather
2) air
3) aura
4) climate
5) atmosphere
6) wind
7) sky
8) mood
9) side
10) ambience
11) ambiance
12) flavor
13) airs
14) strain
15) splash
16) shades
17) aroma
18) ostentation
19) splurge
20) swank
21) vanity
22) flavour
23) showing-off
sıfat
1) air
2) aerial
3) atmospheric
ön ek
1) aero-

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

hava anlamı
(< Ar. havâ) hava, türkü
hava anlamı
Havaya

Doğu Trakya

hava anlamı
Müzik, melodi

Uşak

hava anlamı
Hava // hava almak: teneffüs etmek

Artvin Yusufeli Uşhum köyü

hava eş anlamlısı

albeni
is. Çekicilik.
alem
is. 1. Bayrak. 2. Minare, kubbe, sancak direği vb. yüksek şeylerin tepesinde bulunan, madenden yapılmış ay yıldız veya lale biçiminde süs, ayça.
âlem
is. (a:lem) 1. gök b. Evren. 2. Dünya, cihan: "İnsan âlemde, hayal ettiği müddetçe yaşar." -Y. K. Beyatlı. 3. Aynı konu ile ilgili kimseler. 4. Bu kimselerin uğraşlarının bütünü: "Geçen kışın tiyatro, cambazhane âlemlerini uzun uzun tasvir ediyordu." -O. C. Kaygılı. 5. Hayvan veya bitkilerin bütünü: Hayvanlar âlemi. 6. Durum ve şartlar: Evlilik âlemi. 7. zm. Herkes, başkaları: Bu yaptığından dolayı âleme rezil oldun. 8. Ortam, çevre: "Fakat onun Türk ve Müslüman dostları hep alafranga ve zengin bir âlemde yaşarlardı." -H. E. Adıvar. 9. Kendine özgü birçok niteliği bulunan şey. 10. Farklı davranış içinde bulunan kimse. 11. mec. Eğlence: "O gün evde iki gün önceki araba âlemlerini düşünüyordu." -O. C. Kaygılı.
alım
is. 1. Alma işi. 2. Kurum, çalım, gurur. 3. mec. Çekicilik: "O ne eda, o ne alım, o ne çalım." -H. R. Gürpınar.
ambiyans
is. Hava.
anlamsız
sf. Anlamı olmayan, önemli bir şey anlatmayan, manasız.
atmosfer
is. 1. gök b. Yeri veya herhangi bir gök cismini saran gaz tabakası, gaz yuvarı. 2. gök b. Hava yuvarı. 3. mec. İçinde yaşanılan ve etkisinde kalınan ortam, hava: "Ben akşama kadar ruhunu sarmış olan facia atmosferinden kurtulmak isterim." -B. Felek. 4. fiz. Basınç birimi olarak kullanılan, 15 °C'de deniz yüzeyinde, 76 cm uzunluğunda ve tabanı 1 cm² olan cıva sütununun ağırlığı (1 kg 33 g).
cazibe
is. (ca:zibe) 1. Çekicilik: "O zaman Çamlıca'nın bir cazibesi, tamamen millî olmasıydı." -A. Ş. Hisar. 2. fiz. Çekim.
çekicilik
is. 1. Çekici olma durumu, alım, albeni, alımlılık, cazibe. 2. fiz. Çekme gücü: Mıknatısın çekiciliği.
çevre
is. 1. Bir şeyin yakını, dolayı, etraf, periferi: "Büyük kentlerin çevreleri gecekondularla sarılmıştır." -O. Rifat. 2. Kişinin içinde bulunduğu toplumu oluşturan ortam: "Ayrıca ben, oldukça kapalı bir çevrede yetişmiştim." -A. Ağaoğlu. 3. Sırma işlemeli mendil: "Geçen gün sandığı karıştırırken elime işlemeli çevreler geçti." -M. Yesari. 4. mec. Aynı konu ile ilgisi bulunan kimselerin tümü, muhit: Siyasi çevreler. Sanat çevresi. 5. mec. Bir kimse ile ilişkisi bulunanlar, muhit: "Babanın ve çevresinin var güçleri ile destekledikleri düşünülebilir." -H. Taner. 6. db. Bir birimden önce veya sonra gelen aynı türden birimlerin tümü, bunların oluşturduğu küçük grup, kontekst. 7. mat. Düzlem üzerindeki bir şekli sınırlayan çizgi. 8. top. b. Hayatın gelişmesinde etkili olan doğal, toplumsal, kültürel dış faktörlerin bütünlüğü.
davranış
is. 1. Davranma işi, tutum, davranım, muamele, hareket: "Düşünceleri, davranışları bana ters gelen biriyle bir arada oturamam elbet!" -N. Cumalı. 2. fel. Dıştan gözlemlenebilecek tepkilerin toplamı. 3. ruh b. Organizmanın uyaranlar karşısındaki tepkilerinin bütünü.
durum
is. 1. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon: "Genel Sekreter, kazadaki sıtma durumu hakkında verdiğim uzun tafsilattan pek memnun kaldı." -R. N. Güntekin. 2. Duruş biçimi, konum. 3. Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. 4. db. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl: Yalın durum. Belirtme durumu. Kalma durumu.
esinti
is. Belli belirsiz hissedilen hafif yel, nefha: "Güneş gene alevlendi, kavak yapraklarına türkü söyleten serin esinti dindi." -T. Buğra.
keyif
is. 1. Vücut esenliği, sağlık: Keyfiniz nasıl? 2. Canlılık, tasasızlık, iç rahatlığı: "Bu keyif ne kadar sürerdi? Tahminime göre beş on dakikadan fazla sürmezdi." -Y. K. Karaosmanoğlu. 3. Rahat, huzur, afiyet. 4. İstek, heves, zevk: "Ağır ağır keyifle başladım kahvemi çekmeye." -S. F. Abasıyanık. 5. Alkollü içki ve başka uyuşturucu maddeler kullanıldığında insanda görülen durum. 6. Yolsuz ve kural dışı istek: "Niye bir memurun keyfine boyun eğiyorsunuz?" -N. Cumalı. 7. argo Esrar.
muhit
is. (muhi:ti) 1. Çevre, yöre, etraf: "Geniş enginlere, bitmez ufuklara alışan korsanı bu dar muhit sıkıyordu." -N. Hikmet. 2. mec. Bir kimsenin sürekli ilişkide bulunduğu insanlar topluluğu, çevre: "Bir de şuuraltı dahi olsa muhitin onu göçüp giden, sönen bir insan telakki ettiğini hissetmiştim." -H. E. Adıvar.
ortam
is. 1. Canlı bir varlığın içinde bulunduğu doğal veya maddi şartların bütünü: "Şu dehşet ortamının altında koskoca bir yalnızlar dünyası yatıyor." -A. Ağaoğlu. 2. Bir topluluğun veya toplulukların hareket alanı, platform. 3. mec. Bir kimsenin veya bir insan topluluğunun yaşayışını etkileyen ruhsal, toplumsal ve kültürel etkilerin bütünü: Sanat ortamı. Çalışma ortamı. 4. ruh b. Nesnel ve toplumsal yönlerle bazen kişinin iç dünyasını da kapsayan yakın çevre, vasat.
sonuçsuz
sf. Sonuca ulaşamayan, sonuç vermeyen, neticesiz.
tarz
is. 1. Özel oluş veya davranış biçimi, üslup, stil, janr: "Şimdi beni meraka düşürmek suretiyle yine aynı zevki başka tarzda çıkarmakla meşgul..." -R. H. Karay. 2. Bir kimsenin kendine özgü anlatım biçimi: "Artık bu tarzda hayat hakları aramanın mevsimi geçtiğini sanıyorum." -N. F. Kısakürek. 3. Güzel sanatlarda üslup, stil, konsept: Gotik tarzda bir yapı. Nedim tarzında bir gazel. 4. Biçim, yol.
üslup
is. (üslu:bu, l ince okunur) 1. Anlatma, oluş, deyiş veya yapış biçimi, tarz: "Akşam içinde en büyük üstatların eserleri kadar mükemmel ve muhteşem olan tabiat bize bir eda ve üslup dersi verir." -A. Ş. Hisar. 2. Bir sanatçıya, bir çağa veya bir ülkeye özgü teknik, renk, biçimlendirme ve söyleyiş özelliği, biçem, stil: "Bu üslup ruhumun yazıma akseden hâletini gösteriyor." -R. H. Karay. 3. ed. Sanatçının görüş, duyuş, anlayış ve anlatıştaki özelliği veya bir türün, bir çağın kendine özgü anlatış biçimi, biçem, tarz, stil.

"hava" için örnek kullanımlar

Balıkesirspor iyi bir hava yakaladı ve birinci sırada ligi götürüyor.
Balikesirspor league takes a good air and grabbed the first place.
Kaynak: haber3.com
Hava sıcaklığı ilk gelen bilgide 4 santigrat derece olarak belirtilmişti.
The air temperature was noted as preliminary data 4 degrees Celsius.
Kaynak: haber.rotahaber.com
Personel, Çilingiroğlu'nu hava alması için dışarı çıkardı.
The staff pulled out to take Çilingiroğlu'nu air.
Kaynak: haber10.com
Türk Hava Kuvvetler (komutanlığın adı: Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı, kısaltması: T.Hv. göre envanterinde 2.040 hava aracı barındıran,
Kaynak: Türk Hava Kuvvetleri
Hava kuvvetleri, ya da bazı ülkelerde anıldığı ismiyle hava ordusu, en geniş anlamda, ana olarak hava savaşı yürütmek üzere kurulmuş ve
Kaynak: Hava kuvvetleri
Hava taşıtı ya da hava aracı, taşıma kapasitesine sahip her nevi insanlı ya da insansız uçan araç. Balon , zeplin , planör , yelken kanat
Kaynak: Hava taşıtı
Havayolu, hava taşıtlarıyla (büyük oranda uçaklarla), insan ve yük taşımacılığı yapan ticarî şirket. Hızlı bir taşıma türü olan havayolu
Kaynak: Havayolu
Hava savunma savaşı, saldırgan hava araçlarının etkinliğini azaltmak ya da tamamen yok etmek için alınan tedbirler bütünü olarak
Kaynak: Hava savunma savaşı
Alman Hava Kuvvetleri (Almanca : Luftwaffe), Almanya Federal Cumhuriyeti 'nin hava kuvvetlerinin genel adıdır. Alman Hava Kuvvetleri'ni
Kaynak: Alman Hava Kuvvetleri
Havaalanı, hava meydanı veya havalimanı; hava araçlarının kalkması ve inmesi için özel olarak hazırlanmış, hava araçlarının bakım ve diğer
Kaynak: Havaalanı
Kraliyet Hava kuvvetleri, Birleşik Krallığı her türlü bombardıman ve hava saldırısından korumak amacıyla 1 Nisan 1918'de kurulmuştur.
Kaynak: Kraliyet Hava Kuvvetleri
Pegasus Hava Yolları (Pegasus Hava Taşımacılığı A.Ş.) İstanbul , Türkiye merkezli bir havayolu şirketidir. büyük özel hava yolu şirketidir. "
Kaynak: Pegasus Hava Yolları
İnsansız hava aracı (İHA), genel olarak bilinen adıyla drone (Türkçe si yerden kumandalı hava aracı–dron diye okunur uzaktan kumanda edilen
Kaynak: İnsansız hava aracı
Hava durumu ya da kısaca hava, yaşam ve insan aktiviteleri üzerindeki etkisini de göz önüne almak koşuluyla atmosfer in belirli bir anda,
Kaynak: Hava durumu
Hava trafik kontrol hizmeti (ATC), hava araçlarının manevra sahasında, apronda veya uçuşun herhangi bir safhasında birbirleriyle ve
Kaynak: Hava trafik kontrol

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.